Toprak ananın, mağrur bakışları hüzün yüklüydü bu gece.

Ay, geceye küskün gibiydi.
Yıldızlar, düşerken gökyüzünden adeta Allah'u Ekber edasındaydı.

Tezkereme iki ay vardı.Saydığım gün değildi.Hasretine tutunduğum, sevdiceğimdi.
Kaç zamandır, tutamamıştım hazin yüreğinden.
Amma, şimdi Vatan gibi kutsal bir emanetin neferiydim.

Bozkurtların muazzam sesleri, it ve çakal sürülerinin uluyuşlarını bastırıyordu.
Yüce Dağ başındaydık.Tek derdimiz, vatanımızı kollamaktı.

Kimimiz Kürttü, Kimimiz Laz,kimimiz de benim gibi Abdal...

Alçak, Vatansız ve bayraksız terörist bir grubun, namertçe saldırısına uğramıştık.
Şanlı ve nurlu sancağımızı kollamak zorundaydık.
Hain ve kalleş saldırının ortasında, vurulup da ilk düşen Diyarbakır'lı Mehmet olmuştu.Uzun boylu,esmer ve yağız bir delikanlıydı.Evli ve iki çocuğu vardı.Dilan ve Boran...

Çocuklarım, Vatanıma emanet der gibi, usulca yumdu gözlerini.
Şehadet şerbetini içmiş, şehitlik mertebesine doğru yol alıyordu artık.
Benim de,şarjörümdeki  mermilerim tükenmek üzeriydi.
Birden bire, keskin bir acı hissettim sırtımda...Bir tane daha...
Yıkıldım ve iki yana düştü kollarım.
Bir yıldız kaydı usulca gözlerimin önünden, biraz önce bulutların ardına gizlenen ay dede, tebessüm ile baktı son kez yüzüme.
Ruhum ilk defa bu kadar huzur doluydu.Bir sevinç çığlığı vardı yüreğimde.İşte,o an annem geldi, gözlerimin önüne.
Sarılmak istedim, kokusunu içime çeker gibi, ama melekler müsade etmedi.
Meğerse, şehitleri melekler kıskanırmış.
Artık, ben de Şehit düşmüştüm.
Veda ediyordum, ay yıldızlı yarime...
Artık,kurtuldun, benden şen olasın ey Sevgilim Türkiye'm.

( Aziz Şehitlerimizi saygı minnetle yad ediyorum.)

Murat İleri