Bir akşam üstü, tam da Güneş batarken, birden ansızın gelirsin aklıma.

Bir sahil kasabasında, gözü kör balıkçının hizmetinde, yarım asırdır ömür çürütmüş o kayık gibi değil mi ömrümüz?...

İsteğimiz bir yudum ilgi, bir yudum da sevgi değil miydi?
Mavi ve derin sularda, Sonsuz bir mutluluğa yelken açarken, ilk fırtınada alabora olmadı mı düşlerimiz?

Uzun zamandır, sırtımdaki  ağır bir bıçak yarası, yüreğimi dağlıyordu.Damla, damla bazen de dalga boyunca kan taneleri damlıyordu yüreğime.

Gökyüzünü, özgürce görebilmek ümidi ile, sürüden ayrılıp mavi suların derinliklerinde gezdiğim bir zamandı.

Bir Yunus balığıydım belki, içinde Rabbi alemin affı  inancı ve kurtuluşumu bekliyordum.
Amma velakin, kör balıkçının acemi ağına takılmıştım, artık.

Gitmenin zor olduğu, ama kalmanın da imkansız olduğunu biliyordum.
Sonra, gönlümü ferahlatan o ayet düştü gönlüme:
"Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler."

Murat İleri