Bir kaç zamandır köşe yazısı yazmamanın derin pişmanlığı ve bir o kadar da şaşkınlığı içerisindeyim.
Bir kaç zamandır köşe yazısı yazmamanın derin pişmanlığı ve bir o kadar da şaşkınlığı içerisindeyim.
Tabi ki, yazı çalışmalarım devam ediyor.
Aşka, ayrılığa, hüzüne, mutluluğa vs. dair yazıyorum.
Vuslata beş kala, hüznün duvarlarına suvası dökülmüş bir yerlere, " Aşk Yolcusu Yalnız Kaldı" diye nağmeler de,yazmaya devam ediyorum.
Hissettiğim güzel olan her ne varsa, yazmak uğruna yüreğimin en tenha yerlerinde kayboldum.
Yazarken, iyileşir mi insan ?...
Bir öyküyü okurken, Neşet Ertaş'tan bir Türkü dinlerken yada Yeşil Çam klasiği bir filmi izlerken ... dinlenir ya insan,
İşte yazarken de, öylesine bir huzurun, sakinliğin, derinliğin ve sessizliğin içerisinde dinleniyor insan.
Çok zor günler geçirdim, biraz vakti ile.Ama yine de,git gide alışıyor insan pek çok şeye.
Zaten,çok eski bir alışkınlığımdır yazmak.
Nihayetinde,bitmez dediğiniz aşklar bitiyor, gitmez dediğiniz herkes gidiyor, hatta "ulan bunu da yapmaz" dediğiniz her kim varsa, onu da yapıyor işte.
Amma velakin,kalem gönlü asla terk etmiyor.
Dedim ya bir bakıyorsunuz, " Aşk Yolcusu Yalnız Kalmış."...
Ama yine de yazan her yürek biraz yalnız değil midir?