Sosyal devlet anlayışının gereği olarak, devletin ilgili makam ve kurumları yaşlısına, engellesine, garibanına, düşkününe, yetimine vs.sahip çıkmak zorundadır.

Bu anlamda, ülkemiz dünyada özelikle yaşlılarımıza ve kimsesiz çocuklarımıza sahip çıkma noktasında, örnek gösterilecek tek ülkedir.

Niye mi?...

Ben, yaklaşık onbeş yıldır Sosyal Hizmetler bünyesinde, Huzurevinde alın teri döken bir sağlık işçisiyim.

Dünyada daha bugüne kadar sadece 1.700 lira karşılığında, YAŞLISINA  devletin gözetimindeki huzurevinde, yeme, içme, barınma, sağlık hizmetleri, gezi ve sanat faaliyetleri, hatta spor faaliyetleri vs.hizmet veren tek ülkeyiz.

Evet, yanlış duymadınız!...
Sadece,bin yedi yüz lira karşılığında, devletimizin huzurevinde, oda sisteminde , yirmi dört saat hizmet esasına göre, doktor, hemşire, sosyal servis,hasta bakıcı, temizlik personeli, güvenlik vs. ile üç ana öğün yemek, bir ara öğün yemek olmak üzere, banyo, öz bakımı hatta cenaze gibi hizmetleri ile hizmet verilmektedir.
Diyeceksiniz ki, emekli maaşı ile geçinen yaşlının oda ücretinin kalan kısmına ne oluyor?
İlgili emekli yaşlımız, 1.700 liranın, kalan kısmını banka hesabında biriktirmek sureti ile yakınlarına veriyor.
Malına ve mülküne ne oluyor?...
Efendim, yaşlımız ölünce yine yakınları el koyuyor.
Yani, hem bakmıyorlar, ilgilenmiyorlar ama vefat ettiğinde parasını, malını ve mülkünü paylaşıyorlar.

Bugün, bakanlığımız 1.700 liralık, ücreti 8.700 liraya yükseltti...

Çok mu?...Tabi ki değil...

Avrupa'da huzurevinde kalan yaşlıların emekli maaşının tamamına, hatta malına ve mülküne el koyuyor...

Peki, Türkiye'de hiçbir geliri olmayan yaşlımız huzurevinde kalabiliyor.

Tabi ki, Ücretsiz kalıyor...
Hatta, aylık olarak belli miktarda ücret bile alıyorlar...

İşte, bunun adına Sosyal devlet anlayışı deniliyor.

Murat İleri