Bazı konuları defalarca yazmış olabilirim, aktörler değişse de senaryolar değişmediğinden tekrar tekrar yazmayı sürdüreceğim.

Okur uzun cümlelerden ve uzun -geniş yelpazeli konulardan hazzetmediğinden hemen konuya gireceğim.

Yakın bir tarih, geçen hafta sokak röportajında bir vatandaş ağzına geleni söyledi. Seversiniz-sevmezsiniz, yanlışıyla-doğrusuyla bu ülkenin Cumhurbaşkanına hakaret edemezsiniz, küçük düşürücü laflar edemezsiniz, bizim gibi feodal toplumlarda sevdiğine: “ya benimsin, ya toprağın” diyen bir yapı varken liderine edilecek küçük düşürücü laflar yangına benzinle gitmeye benzer ve bu gibi toplumlarda bu gibi sokak röportajlarına düşünce özgürlüğü penceresinden bakamazsınız süreç böyle bir hoşgörüye henüz hazır değil, karşı cephe de Cumhurbaşkanına hakaret eden birini baş tacı edemez.

Birbirine bağlı konulardan bir örnek vereyim: ABD başkanı Bush veya Obama   sarayın bahçesinde gezerken bir kadın hiç istifini bozmadan yayılmış vaziyette oturma fotosunu dünyaya servis ederler ve içimizden: “Bizdeki demokrasiye bak, onlardaki demokrasiye bak” Oysa bu da büyük oyunun bir parçası o kadın oraya otururken aldığı nefes bile kontrol altındadır ama bizler uzaktan bakınca gıpta ediyoruz, işin aslının böyle olmadığını araştırmadan…

Dünyanın en demokratik ve laik ülkesi sayılan Fransa’da Macron’a i.bne, g.tveren derseniz düşünce özgürlüğü sayılır ama Ermeni soykırımı yoktur derseniz direk hapse girersiniz, çünkü her ülkenin realitesi farklıdır, farklıdır ama dünyanın hiçbir ülkesinde en geri kalmış toplumlarda bile bizim kadar faka basan toplum duymadım.

Bizim gibi az gelişmiş toplumlarda bu gibi sokak röportajlarında  hakaret içeren konuşmaları “ya ne var bunda sonuçta düşüncesini açıklıyor” diye tepki gösteririz, gelen tepkiler üzerine verdiği kararda doğru-yanlış ikilemi taşıyan adalet mekanizması geri adım atarak tutuklama talep edilen şahsı serbest bırakarak ortaya temizlenmeye muhtaç bir enkaz bırakır, sonra kamarilla devreye girer ve bir şahsı sahneye sürer, o da Bu ülkenin ortak değeri olan Atatürk ve sevenlerine hakaret eder, şahıs gözaltına alınır , bir süre sonra serbest bırakılır çünkü emsal karar var, sonra bu şahıs karşı cephe tarafından baş tacı edilir böylelikle bu ülkenin ortak değerlerine hakaret etmek suç olmaktan çıkar ve “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez”  diye yıllardır kalın kırmızı  çizgilerimizi örselemeye başlarlar zaten kamarillanın istediği de tam olarak budur, çünkü yıllardır bu ülkenin çimentosu olan ortak değerleri bir türlü parçalamayı başaramadılar, her yolu denediler, sağ-sol çatışmaları, mezhep çatışmaları, planlı askeri ve sivil darbeler, ne yaptılarsa başarılı olamadılar, şimdi B Planı devrede...