Birbirine kırgın ve kızgın, sanki iki yabancı gibi, ayrıldık gittik öylece.

Oysa, hayatın en zorlu ve en karmaşık yollarını birlikte yürümüştük.
Fırtınalı ve yağmurlu bir sonbahar gecesinde, hırçın dalgalara karşı, kıyıya yol almak için, mücadele eden balıkçı teknesi gibiydik.
Yorgundu yüreğimiz, sözlerimiz parçalı ve bulutluydu, ama yine de gözlerimizde yaşama tutunan bir umut ışığı vardı.
Belki de, yaşanılan her ne varsa aşka dair, bir yazgıdan ibaretti.
Bu adaletsiz, kitapsız, vicdansız ve şiirsiz sınavı kazanmak için sabır gerekiyordu...Ama yetmezdi. Bir tutam sevgi ve gönül kararı birazcık da fedakarlık gerekiyordu.

Peki, sonra ne oldu?...

Ben sustum, sen kaçtın.Sen en kolay olanı seçtin!...
Bir damla göz yaşı bile dökmeden, ayrılın diyenlere direnmeden ve en kötüsü de bir kez bile vedalaşmadan çekip gittin.

Oysa, yüzyıllardır sesini kaybetmiş, bir yanlızlıktan bahsedecektim sana.
Bir, yayla rüzgarı şevkatiyle, usulca  kirpiklerinden öpecektim.

KAÇAK ve ANNE
Dün geceden yorgundu yüreğim, 
Kelebekler sessiz ve yaralı
Şehir zifiri karanlıktı,
Uykusuz ve artık silahsızdım.

Peşimdeydi, kanun kaçakları,
Annem de yoktu evde.
Şairler Sokağında,tek başıma
Köpekler ile sahte dostlukta kaderimizdi.


Murat İleri