Kelimeler düğümleniyordu boğazımda.Göz pınarlarım, dünden hazırdı yağmur olup yağmaya.

Nice sözler vardı ki, artık hiçbir anlamı olmayacak kadar kayıptı.

Sonu belli olmayan, kırık dökük bir gönül yolculuğuna doğru yola çıkmıştım.
Ayaklarım çıplak, yüreğim yaralı ve kollarım seni saramayacak kadar yorgundu.
Yasak bir  sevda uğruna Cennetten kovulan kullar da vardı.

Ama, burası Cennet de değildi.Rengine, seyrine ve hevesine kandığımız bir viraneydi.
Tüm çabamız, onu biraz daha güzelleştirmekti.Ama nafile çabalardı.Dünya, kendisine aşık olan herkese karanlık bir mezardı.

Gerçek olan, aşktı.O yüzden aşık olan, dünyaya aldanmadı.
Ama dünyanın sevgisine aldananlar, o çöplüğün içinde yerlerini çoktan aldılar.

Bağırı yanık, sazım elimde ve dilimde seher vaktinden kalma bir kaç türkü ile yari bulmaya çalışıyordum.
Yasak elmayı yemek bana nasip olmasa da, yüreğim yasak bir sevdanın rengine kanıyordu.
Aşık olan, cahildi.Cahil olan aşkın peşinden giderdi.
Aşk, söyletir, sevgi güldürürdü.
Dünya yalan, aşık olan sürgündü.
Yorgundu yüreğim.Yare kavuşması yasaktı.
Zulamda, bir kaç şiir ve bir yol türküsü, yasak aşkların sürgün kentinde, herkes gibi tutsak ve yapayalnızdım.

Murat İleri