Eski ve inatçı bir masalın yapayalnız tek kahramanıydım.
Esasında, herkes kendi masalının kahramanıydı.
Zamanın sahibinden izin alıp uzun ve zorlu bir yola çıkmıştım.
Yola düşeli kaç gün oldu bilmiyordum.
Bildiğim birşey vardı ki;bu masalın sonunda, hep pişmanlık, hep yarım kalmışlık ve alın yazısına razılık vardı.
Zaten öyle de olmuştu.
Yine kendi içimde yolculuğa çıktığım bir zamandı.
Kumdan kalelerimin, kurşun askerlerimin olduğu bir andı.
Mevsim hazandı.Gün yorgundu, Güneş, dünyaya küs...
Bir rüya alemiydi, başka masallardaydım.
Gecenin sessizliğine, mevsimin hazzanına bir şiir haykırmalıydı...
İşte senin Masalını yazıyordum, sen başka diyarlardaydın...
Aralık kalmış bir kapıya benziyorum ben. Ne tam açık ne tam kapalı…
Ne ışığın aydınlığını bütünüyle süzebiliyorum odaya ne mevsimin soğuğunu sızdırmamaya yetiyor gücüm.
Hem merak ediyorum orada, odanın dışında konuşulanları duymayı hem bütünüyle kapatmak istiyorum kendimi bütün seslere.
İkisini de başaramıyorum. Beni yavaşça açmak istediklerinde zorluk çıkarıyorum bunu yapmak isteyene. Ve direniyorum bütünüyle kapatmayı arzulayanlara.
Böylece yaşamımın kendisi, aralığımın da kendisi oluyor. Eksik değil eksiltilmiş. Açık değil aralık. Kapalı değil Aralık.
İşte bu senin masalındı...
Reis Murat İleri