1989 yılından beri öğretmenlik yapıyorum. 15 yıllık öğrencilik dönemini de hesaba katarsam 50 yıldır okul ortamındayım.
Kendimi hala da öğrenci olarak görüyorum. Elektrik-elektronik-bilgisayar ile ilgiliyim. Bu üç alanda her yıl yeni tasarımlar, yeni projeler, yeni teoriler ortaya çıkıyor. 1980’li yıllarda transistörlü devreleri anlamaya, 90’larda entegreleri çözmeye, 2 binlerde akıllı entegrelerle cihaz yapmaya, 2020’lerde ise birbiriyle iletişim kuran akıllı cihazları tetkik etmeye başladım.
1995 yılından beridir, öğrendiklerimi kitaplar haline getirip, çok makul fiyatlarla ilgilenenlere sunmaya gayret ediyorum. Aradan geçen 30 yılda iyi ya da kötü 70’ten fazla kitap yazıp yayınladım.
MEB bünyesinde 32 yıl çalıştım. Bu kurumdan, ilçe ve il amirlerinin vasat, hukuk dışı, baskıcı, dışlayıcı, faşist, diktatoryal, hileci, mafyatik uygulamaları nedeniyle emekli olarak ayrıldım.
Halen 3 yıldır kurumsal yapısını oluşturmuş özel bir lisede çalışıyorum. Özel okulları toplumun çoğunluğu kötüler, soygunculukla suçlar. Lakin bu tüm sektör için geçerli değildir. Birincisi, özel kurumlarda vasat, lümpen, cahil, tembel, uyuşuk, asalak, siyaset meraklısı, torpilli, dayılı, ağalı, feodal tipler 1 gün bile çalışamıyor. Zira bu tipleri öğrenciler, veliler ve diğer öğretmenler derhal refüze ediyor.
Ülkemizdeki her sektörde (inşaat, tarım, turizm, hayvancılık, ulaşım, finans, eğitim vb.) düzgün ya da naylon (hileci) tipler vardır. Çok kaliteli salça üreten de var, çürük domatesleri paketleyip satan da var. İyileri koruma, kötüleri sistemden atma işi tamamen devlet aygıtının sorumluluğu (uhdesi) altındadır.
Devletin kurumları görevini düzenli biçimde yapmaz ise orada hırsızlık, yolsuzluk, yalan, talan, vergi kaçırma, sahte diploma verme, naylon okullar açma sona ermez.
Konuyu fazla uzattım. ABD tarafından sahte Atatürkçü, NATO’cu, lafçı, ağaları koruyan, montajcı, Gladyo kulu zatlara yaptırılan 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 24 Kasım, Öğretmenler Günü olarak belirlendi. Bu tarih; günümüzde tamamen öğrencileri ve velileri rencide eden, üzen, soyan, kandıran, tırtıklaya bir yapıya dönüştü. Çok nitelikli öğretmenler bu hediye alma (talep etme) lümpenliğine düşmüyorlar. Ancak, büyük bir kitle öğrencilerden, velilerden pahalı hediyeler istemeye başladı.
24 Kasım bahane edilerek öğrencilerin yüksek masraflar altına girmesini makul gören kişiler zannımca öğretmen değil, ahlaksız tipler olarak damgalanmalıdır.
Öğretmenler gününde, zorla geçinen, ay sonunu getiremeyen velilerden pahalı incik boncuklar almak mutlaka yasaklanmalıdır. 24 Kasım bunun için ilan edilmemiştir.
Eğitim alanındaki esas sorunlarımız gözlerden kaçırılmaktadır:
-MEB, eğitimcilerin özlük hakları noktasında çok hatalı işlere imza atmaktadır.
-Naylon okullardan, uzaktan ders görerek(?) doktora, master derecesi alanlara fazla ücret verilmesi faciadır.
-Başöğretmen, uzman öğretmen, öğretmen, ücretli öğretmen ayrımları rahatsız edici boyutlarda gelir uçurumları oluşturmuştur.
-Okul müdürlerinin ve yardımcılarının haftada 12 saat ders verme yükümlülüğü vardır. Ancak idarecilerin yüzde 99’u hiç derse girmeden paraları yutmaktadır.
-Meslek liselerindeki döner sermaye işletmelerinde işlerin yüzde 99’unu öğrenciler yapar ama paranın yüzde 99’unu müdürler, yardımcıları ve teknik öğretmenler yutar.
-Okul aile birliklerince zorla toplanan bağışların yüzde 99’u şatafat, reklam, gösteriş, israf için harcanır.
-Japonlar yılda 240 gün okula giderken bizde ise net olarak 150 gün ders yapılmaktadır(?)
-Eğitim sektöründeki sendikaların tepe yöneticileri 300-400 bin TL düzeyinde fahiş aylıklar almaktadır.
-600 puanla girilen üniversiteden mezun olan matematik öğretmeniyle, 200 puanla girilen okuldan diploma alan kişi MEB'te aynı paraya çalışmaktadır.
Sonuç olarak 24 Kasım Öğretmenler Gününde pasta-börek yeme, hediye kapma çomarlığı son bulup gerçek sorunlar ele alınmalıdır.
Ali Özdemir
Eğitimci-Yazar
0505 220 83 85
23.11.2024