Adımın radyolarda geçtiği günlerdi.Sıradan bir kanun kaçağıydım. Ama şiirler yazardım, Türküler okurdum... Belki de, tek farkım buydu.
Bir rüzgarın önündeydim.Uykusuzdum. Dermansızdım...Cebimde beş kuruş bile yoktu.Üzerimde her zaman gibi, yeşil parkem ve ayağımda ağır postallarım vardı.
Açtım ve sigarasızdım.Cebimde dünden kalma şiirlerim vardı.
Bir bank üzerinde, zulamda bıçağım uyurken;düşüme girmişti,baba eren ve şöyle seslenmişti bana...
Ah dağılsam dizine, uyusam doymaksızın
Sabah olmasa gece, kaçmasam, dermansızım..,
Bir kaçağın annesine feryadı gibiydi.Gül teninde sevgiliye hasret gibi, yapayalnızdık.
Şehirler zapt edilmiş ve tüm türküler zinicire vurulmuş gibiydi.
Nâzım Hikmet diye, tüyü bitmemiş bir şair düşmüştü payımıza.
Önce Zühre, gibiydi. Sanki seher yelıydi....
Hani, hep sonradan gelirdi ya, insanın akl-ı başına.
Benim de, aklım yeni geliyordu başıma...
kaçak, anne ve ben..
Murat İleri