Yazımızın konusu, adam olmak mevzusu değil.

Çünkü bahse konu eğer, ADAM OLMAK ise, bugün herhangi bir makamı yada mevkiyi el ayak öperek, hatta olmayan onurunu ve gururunu ayaklar altına aldırarak, " Benim için önemli olan mevkidir." Diye veryansın edecek,bir çok rezil ve iki  yüzlüden söz edebilirim size.

Zaten, Adam olmak, cinsiyet meselesi değil, olsa olsa karakter meseledir.
Bugün gelinen süreçte, edepli, onurlu ve vefakar Anadolu kadınına baktığınızda, Adam gerçeği ile karşılaşırız...Neyse... Konumuz bu değil.

Konumuz makam adamı olmaktı,yada olamamak.

Tüm makamlar ve mevkiler, esasında halka hizmet için vardır.O mevkiler, millete hizmet noktalarıdır.
Liyakat, sadakat, tarafsızlık, hakkaniyet, vicdan ve adalet ölçüsü vs. makam adamının bazı kriterlerini belirler.

Ancak, günümüz Türkiye'sinde bir makama veya mevkiye sahip olmanın şartları kriterler midir?Elbette değildir...

Tabi ki;o makamlara ve mevkilere tırnakları ile kazıya kazıya, ulaşan liyakat ve vicdan sahiplerini ayrı tutuyorum ve o insanları takdir ediyorum.

Örneğin, alim olsanız, hatta Veli olsanız da, ruhunuzda adamlıktan eser yoksa eğer, makam işgali o gerçeğin adını oluşturur.

Ama, bilinen gerçek o dur ki,  memlekette bir çok kurum ve kuruluşta, işleyiş bozuk, çalışanlar huzursuz, millet hizmetten muzdarip ise, hatta ilgili makam ve mevkinin sözde yöneticisi, halk nezdinde salya sümük olup, ayaklar altında sürünüyorsa eğer, işte adam olmayan birisi o makam ve mevkiyi, yalakalık yaparak işgal etmiştir.

İşte bu, halk ve hak katında en büyük kul hakkıdır.

Murat İleri