Bir düşünceyi ,bir duyguyu,hatta  yaşanması muhtemel bir olayı yada zihninizden,yüreğinizden geçen herhangi bir hayali hiçbir dolayma yapmadan, abartmadan, hiçbir araştırma yapmadan yazmaya başlıyorum.

Sahipsiz kalmış, hiç sevilmemiş, adam gibi sahiplenilmemiş, şiirleri kucaklıyorum, deli yüreğimde.

Denize küsmüş martılar, martılardan bıkkın balıklar, vira bismillah deyip, umuda yolculuk yapan balıkçılar.

Şimdi,uçsuz ve bucaksız bir vadide, tüm zamanın gönül penceremdeki hallerini, aktarırken beyaz bir kağıda, esasında hiç de olmayan bir Sevgiliyi düşlüyorum.

Birgün,demir kapılar açılır,ben gökyüzünün mavisine doyarken,çıkagelir de, sevgi seline boğar, kırık dökük hayallerimi diye düşlüyorum.
Şahidim de yoktu bu aşka.Perdelerim dün geceden örtük.

Kendimden başlayıp, aslında kendimle bitmeyen hatta kendime bile dönmeyi unuttuğum bir zaman yolculuğundayım.
İçimdeki çocuk dünden tedirgin.Bu tedirginliğin başlıca da, bir sebebi yok.Sanırım, gönül hanemden kayan yıldızlar buna sebep.

Bir yazarın, hikayesi kaleminde gizlidir elbette.Yazan, kalem değil, yürektir, okuyan da göz değil, elbette gönüldür.

Murat İleri