Feleğin bir derdi varsa, onun da bin derdi vardı. Ne zaman, bundan sonra, dert uğramaz kapıma dese de,bin dert daha olur, yazını kışa çevirdi adeta.

Bu hikayenin kahramanı, henüz on dokuz yaşındaki Selim'dir.

Yoksul mahallemizin en afili gençlerinden birisiydi Selim.
Ama,Kırgındı ve küskündü babasına.
Belki, haklıydı Selim.Ama yine de baba,babaydı işte.
Bu bir tercih değil, belki de kaderdi.

Bir zaman önce, babası köydeki evini ve bir dönümlük tarlasını satıp,ortadan uzunca bir süre kayıp olup,Ankara'nın meşhur pavyonlarında, alkol ile af buyurun karı ile kız ile harcamıştı tüm parasını.
Ama, sonunda kürkçü dükkanına da geri dönmüştü.
Zaten, zatürre ile cebelleşiyordu.
Pişmandı ve tevbe de etmişti.

Selim, kendisi ile birlikte engelli annesine, babasına ve iki kız kardeşine de bakmak zorundaydı artık.
Sabahın seherinde uyanır, bir kaç bardak çay,biraz ekmek arası peynir ile güne başlardı.
Bu kahvaltı düzeni her daim rutindi.

Şehrin bilinir,bir matbaasında çalışıyordu Selim.
Davetiye,katalog, broşür vs.baskı işleri uğraşıyordu.Profosyonel baskı makinelerini de, iyi kullanıyordu.
Bu yağız delikanlı, kara kaşlı ve kara gözlü Selim'in bir de sevdiceği vardı.
Karşı mahallenin en güzel kızıydı,belki de...
Uzun, mısır püskülü saçları,iri ve kahverengi gözleri ve uzunca boyu ile güzelliği dillere destandı.
O, da çok seviyordu Selim'i.Hatta annesi ve babası da...
Artık, mutlu ve huzurluydu Selim.Bir umudu, bir hayali ve bir sevdiği vardı henüz kavuşamasa da.

Mesai bitmek üzereydi.Günün olanca  yorgunluğu,tüm bedenini sarmıştı.
"Şimdi eve gidip, dinlenme zamanı.Biraz da şiir okuma zamanı diye iç geçirmişti."
Ama, polis araçlarının tepe lambalarının mavi ışıkları akşama damgasını vuruyordu.
Robot giyisili, kar maskeli ve elleri silahlı en az onbir Polis basmıştı matbaa salonunu.
Önce Selim'i, sonra Patronu Halil'i ve sonunda arkadaşı Nedim'i yere yatırıp, karga tulumba göz altına almışlardı.
Şaşkındı Selim!... Suçum neydi acaba?Niye, buradayım? Diye kendince sorguluyordu.
Patronu olan Halil'in ve arkadaşı Nedim'in de haberi varmış bu yaşanılan durumdan.
Meğerse yasaklı şair ve yazar, Kaçak bir Öğretmen olan Aykut Karademir'in, " KÖPRÜLER YIKILDI " adlı kitabını baskıya almışız defalarca.
Ben de, bu suça iştirak etmiştim artık.
Yıkılan Köprüler değil, umutlarımdı artık.

Murat İleri