Sonra, çok sağlam bir yerden tokat yedim, esasında da canım yandı, ne diyeyim...! Belki de, hak ettim.

İşte bu hayatın, silleseydi bu.
Ayıldım, kendime geldim.
Bir nefes, aşkı muhabbet ile baba erenlere sığındım.
Sonra, belimi büken bu aşk acısıyla dedim ki:

Yaraladı bu aşk beni, yaraladı bu aşk beni vay...
Yarama bir merhem çalan olmadı.
Yaralı yaralı gezdim gurbette yaralı.
Yaralı gezdim dünyada,
Şu benim derdimi bilen, olmadı, olmadı vay.
Ah o gözler, ah o gözler,
Görünce yüreğim sızlar,
Yaktı beni kül eyledi.
Soğutmuyor bağrımı buzlar ...

Yiğitliğime söz düşer diye, ağlamıyorum, ama güz düşüyor yüreğime.
Öfkelerim susuyor, şiir ağlıyor, Türküler dem vuruyor sazın bam teline.
Artık, hayal kurmaktan bile vazgeçiyorum.Gözümden de, gönlümden de düşenlere inat, sadece şiirler yazıyorum.

Gözünden bir kere düşen var ya, zamanla parça parça oluyor, vuslatın izinde.
Oysa, ben sana şiir tadında sarılmak isterken, hani vuslata beş kala ellerini tutmak isterken; az kalsın al yanaktan öpmek isterken, yıldırımlar göğü harebe etmişti.

Sonra,bir gece vakti Pir Sultan abdal geldi, aşk makamına...
Dedi ki: 

Halimizi hal eyledik
Yolumuzu yol eyledik
Her çiçekten bal eyledik
Arıya saydılar bizi

Pir divanına dizildik,
Aşk defterine yazıldık,
Bal olduk şerbet ezildik,
Doluya saydılar bizi...

Aşıktık, kul eylediler, ne ölüye ne de diriye saydılar bizi...

Murat İleri