Yine akşam oluyor, bu şehirde.Biraz hüzün, biraz da yorgunluk düşüyor gözlerime.
Koskoca bir yaz mevsimi, yolculuğa hazırlanıyor usulca.
Ne Ağustos böceğinden eser kaldı, ne de o cimri karıncadan...
Birisi yan gelir yatar, diğeri de, hep çalışırdı.Marifet, sadece çalışmak değildi elbette.Ona göre,birikim yapmak da önemliydi.
Yani,karınca da, vahşi kapitalizmin acımasız çarkına köle oluyordu.
Ama yine de,ben Ağustos böceği olmaktan yanaydım.
Tabi ki, tek işim sabahtan akşama kadar yan gelip yatmak olmazdı.
Hayat denilen uzun yolculuk yemekten, içmekten, biriktirmekten, üremekten vs. ibaret de değildi.
Bir Ağustos böceği olarak, her ne kadar ormanın derinliklerinde tek başıma mücadele versem de, yüreğim aşktan, sevgiden ve muhabbetten yana dem vururdu.
Karanlık ve kararmış kalpler biraz aydınlansın,hani belki yarinden ayrı kalanlar, sözlerim de teselli bulsun diye, bir ihtimal daha var,o da aşk olsun diye, şiirler ve öyküler yazardım.
Karınca, zamanın akışı içerisinde çalışa dursun, ben bir Ağustos böceği olarak, yağmuru, sevdayı, ayrılığı ve hüznü yazmaya devam etmeliyim.
Çünkü, karıncanın malı ve mülkü hatırlanmayacak ama, Ağustos böceği olarak benim, şiirlerim ve öykülerim yarın bakış çocuklara her daim ışık olacak.
Murat İleri