OLMADI, OLAMADI,
T, U, T, D, O, B…
Oturduğumuz yerden ahkam kesmemiz, klavye kahramanlığı yapmamız kolay, yanlış yapmamızın yaptırımı da yok, atalım atabildiğimiz kadar. Yok aslında durum tam da bu değil, artık mızrak çuvala sığmıyor, düne kadar ben de sakin olmayı tercih etmiştim ama artık yeter, tabanın sesine ve serzenişine kulak vermeliyiz, “Taban Uyanıyor Taban, Durduramaz Onu Baban!” Dedik yıllar önce şimdi haklı çıkıyoruz. Taban uyanıyor, çünkü canı yanmaya başladı, her ne kadar aynı taban seçimlerde çoğunluk olarak bu iktidarın devamına destek vermiş olsa da sandığa gidene kadar öyle düşünmüyordu, sandığın başında bağrına taş basarak bu yönde tercih yaptı, sandık başına gidene kadar görüşü net değilse ve seni de alternatif olarak göremiyorsa kimseyi suçlamayalım, dönüp kendimize bir bakalım, sandığın başına gidip bağrına taş basan o vatandaş için bir empati yapınız: “Biz neden alternatif olamadık?” -“İyi ki alternatif olmadık, verilmiş sadakamız varmış” da diyebilirsiniz şimdi…
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ve altılı masanın tüm bileşenleri gerçekten mükemmel bir insandılar, eğer seçilseydiler güzel şeyler olacağına ben de inanmıştım ve hala bu inancımı koruyorum ama seçimden sonra daha kötü bir akıbetin bizi bekliyor olması gayet normaldi. Şimdi bu iktidar, ortada kendinin yarattığı bir enkazla baş başa kaldı, kaldı ama enkaz öyle büyük ki herkesi altına aldı, velev ki sonuç böyle olamasaydı, bu günkü durumu yine yaşayacaktık ve o zaman çıkıp şunu diyecektiler: “ya bu zihniyet böyledir, üç gün bile ekonomiyi yönetemediler” Şundan da korkmuyor değilim, şimdi birileri çıkıp: “Ya bu muhalefet seçim, seçim dedi ülkeyi batırdı” Derlerse şaşmam.
Kabul edelim-etmeyelim aynı gemideyiz, gemi batarken ne kaptanın ne de yolcuların bir ayrıcalığı yok, herkesi bekleyen son aynıdır. Ben kimsenin bu ülkeyi bırakıp kaçacağına ihtimal vermem, vermem çünkü çok berbat bir tercih olur ve kötü bir son olur, bir kere yaşanan bir ömür için bu kötü yolu tercih etmek akıllıca bir seçim olmaz.
Çok laf sıkar, uzatmıyorum, Çözüm:
Klasik bir laf ama her zaman gerçek: Bu vatan bizim, bu bayrak ve onun altında yaşayan tüm insanlar kardeş, sadece Atatürk değil ondan önceki tüm devlet adamlarımız hepimizin ortak atası ve ortak değeri ve bu durum sadece bizi ilgilendiriyor, dünyanın hiç umurunda değil, Türkiye’nin kaosa girmesi, kargaşa yaşaması, insanların acı çekmesi, terörün her gün can yakması, milli ve manevi değerlerimizin ayaklar altına alınması vs. Bütün bunlar ve bunlara eşdeğer şeylerin olması dünyanın umurunda olmaz, Allah korusun Türkiye bir gecede yerin dibine batsa dahi güneş sabah olunca yine doğar ve dünya dönmeye devam eder, eder ama bunun hesabı mutlaka bir gün sorulur, yer ve mekân konusu da önemli değil, bu vatanı bu hale getirenler ve ona seyirci kalanları karşısına alırlar ve sorarlar: Dünyanın en güzel coğrafyasını neden cehenneme çevirdiniz?
Çözüm demiştim. “Tek çıkar yol var: Çalışmak, çalışmak, çalışmak… Atatürk”
Başarmak için de tabanın sesini dinleyerek ve ülke çıkarlarını her şeyin üstüne koyarak dürüstçe çalışmak. Kendi çıkarlarınızı ne kadar korursanız koruyun eğer söz konusu vatansa gerisi teferruattır, ortada sağlıklı, huzurlu ve zenginlikler içinde bir vatanınız yoksa, herkesi bağrınıza basamıyorsanız ve sürekli birilerini ötekileştiren bir politikanız varsa, yukarıda dediğim gibi ortada cennet bir vatan yoksa şahsi zenginliklerin hiçbir önemi yoktur.