Aynen böyle oldu, bu konuya benim girmem gerekir, sonuçta bir köşe yazarıyım ve kamusal bir görev yaptığıma inanıyorum, bunlardan daha önemlisi ben bir dostum, düşman değilim ve “dost acı söyler” söylemine de inanırım. Neden dostum? Direk sizin dostunuz değilim ama çalışma hayatında birkaç kere çizgilerimiz kesişti o kadar- yerinizde olsam o zamanki yazılımımı yeniden yükletirim kendime. Bundan daha önemlisi ben bir baba dostuyum, şimdiye kadar tanıdığım en mütevazi, en beyefendi ve adam gibi adam olan bir babanız var ve ben kendilerini yakından tanıma fırsatım oldu beni hatırlamayabilir ama ben unutmadım.

Konuya dönecek olursak: Sayın başkan hiç gereği yokken ve gündemde daha önemli konular varken, bunca güzel işler oluyorken ve hiçbir gazeteci bu konuda bir soru sormamışken, hatta hiçbir gazeteci bu konuda en ufak bir duyum almamışken ki- düne kadar hakkınızda ağıza alınmayacak dedikodular üretenler ve bu gün yanı başınızda paspas olanlar böyle bir duyum almış olsalardı anında buna fiyat biçerlerdi- böyle bir durumlar yokken çıkıp, sokak dedikodularını ciddiye alarak: “benim kasetlerim varmış yayınlamayan namerttir” gibi bir çıkış yaparak dosta-düşmana öyle bir sakız verdiniz ki çiğnemeyle bitmez, çiğnedikçe çoğalır ve belki de seni bile ezer geçer. Sanırım buradan bir mağduriyet bekledin veya danışmanlarının tuzağına düştün, ama ne yazık ki çok kötü bir mağlubiyet oldu, daha bunun etkileri ortaya çıkmadı, yavaş yavaş çıkacak.

Kısacası sayın Başkan korkunç ve taktiksel bir hata yaptın, ben de inanmıyorum böyle bir kasetin olduğuna ama en yakın sevenlerinin bile kafasında oluşan “acaba?”  lar için  Anadolu’da  şöyle bir deyim var: “Terekten sahanlar düştü, kırılmasa bile çok kötü seslendi” İşte  senin kusuruna da böyle bir not düşülmüştür bir yerlere…

Yakın tarihlerde bu konularda montaj video mağdurları, mağdur olmalarına rağmen siyaset sahnesinden silindi gittiler, böyle bir son için sayın başkan yaşınız çok gençti ve yazık oldu.

Aşağıdaki anekdot bana ait değil…

 CHP’nin 1950-59 yıllarındaki genel sekreteri çok dilli ve çok diplomalı Kasım Gülek’i de zamanın iktidarı, “Sünnetsiz” ve Hıristiyan” diye suçlanmıştı.
Kanıt olarak da, ABD Columbia Üniversitesi’nden mezun olurken giydiği dört köşe şapkalı ve cüppeli fotoğraflar gösteriliyordu.
Gülek, esprili ve zeki bir siyasetçiydi:
Bunların karıları - kızları da çok dedikoducu imiş!” diye açıklama yapmakla yetindi.
Ancak “sünnetsiz!” iddiaları sürüyordu.
Bunun üzerine “Merak edenler gelsinler, görsünler!” diyerek, İstanbul’da Ortaköy Hamamı’nda basın toplantısı yaptı. (28 Kasım 2011, Sabah - Y. Donat)
İddialar bıçak gibi kesildi.

Şimdi rahmetli Kasım Gülek’ten ne kadar gerideyiz değil mi?