31 Mart seçimlerinde halkımız tercihini yapmış,vaatlerini beğendiği adaylar içinde tercih hakkını kullanmıştır.

Bu tabloya saygı duymamak,
demokrasiye samimiyetle inananlar içinde, demokrasiyi ağzında sakız edenler için çelişkiye düşmek olur.

Halkımızda içine düştüğü sıkıntıların faturasını,
“Ülke idaresinde cesaret edemesede mahalli yönetimlerde, 
Muhalefete yol vererek“ kesmiştir.

Bu tercihlerin yeterliliği yetersizliği,
haklılığı haksızlığı tabiiki konuşulabilir ve konuşulacaktır.

Yapmış olduğu tercihlerle vatandaşımız refah hissine parelel olarak A partiden B partiye,B partiden C partiye gider gelir.

Derdimiz yapılmış olan tercihler değil,
derdimiz muhalif olup olmamak da değil.

İktidardakiler bazı hatalar yapmış olabilir,
Hatta güç zehirlenmesine yakalanmış da olabilir,
Mevcut iktidara çıkar ve menfaat asalakları çöreklenmiş de olabilir,
İhalelerde yolsuzluk çamuruna batmış da olabilirler,
Hayat pahalılığının dar gelirliyi ezmekte olduğu ve emeklinin zorda olmasına zamanında müdahil olamamış da olabilir.

Son 10 yıl içinde GEZİ ve FETÖ isyanları ile ekonominin kayıplarını,

Bütün muhalefetin kaşıdığı EYT (emeklilikte yaşa takılanların) yasasının çıkarılması dolayısı ile SGK’nın kamburunun artması,

Geçmişte söz verildiği için 3600 ek gösterge haklarının yasallaşmasından bütçeye gelen ekstra yük olurken, 
birde Kovit-19 süreci bütçede kara delikler oluşturdu.

Pandemi dönemi ile ekonominin durmuş olması, alınamayan vergi ve devletin ödediği desteklerde bütçeyi iyice yormaya başlamıştı.

Son yüzyılın en büyük felaketinde 11 ili yıkmış olan Depremin maliyetinin ülke bütçesinden büyük olduğunuda unutmayarak,

Hatta geçmişteki Gölcük Depremi sonrası (son depremin ancak onda biri kadar yıkım olmuş olan depremden sonra) KAN’dan KDV  alınmasına kadar uzayan ağır vergilerin geldiğini ve bu gelirin depremzedelere değilde, verilemeyecek duruma gelen memur ve emekli maaşı ödemelerine gittiğini de unutmayarak derim ki,

Her siyasetçi iyi kötü değerlendirilebilir ancak;

GAZZE’de Soykırım faaliyeti içindeki soykırımcı bebek katili NETANYAHU’nun dili olan,
Batı Trakya’daki Türkleri asimile edip,Ege denizini Yunan gölü yapma hayalindeki YUNANİSTAN liderinin dili olan,
Bizim doğu illerimizi kendi haritalarının içinde kabul eden batının şımarttığı ERMENİSTAN liderinin dili olan,
Bir yandan Yunanistan’ı,bir yandan Ermenistan’ı diğer yandan Güneyimizdeki ayrıkçıları kışkırtan FRANSA liderinin dili olan,
PKK Terör örgütü Elebaşlarının ve ülke içindeki uzantılarının dili olan NEFRET DİLİ’ni ERDOĞAN için kullanırken,

PKK uzantıları ile bile aynı safta buluşabilenleri,
Büyükşehirlerde bu PKK uzantılarının meclislere girmesine, yetmez belediye şirketlerin yönetimlerinde söz sahibi olmasına ve tabii ki kadrolaşmalarına alet olan sözde Milliyetçi - Muhafazakarım diyenleri,
Kobani olaylarını bahane edip güney doğudaki illerimizi kan gölüne çevirenlere verilen cezalara PKK ile aynı dili kullanıp isyan edenleri,

Dışarıdaki emperyalistlerle, içerideki teröristlerle aynı safta olarak,
Ülkemizin müzmin düşmanları ve eli kanlı katilleri ile aynı NEFRET  DİLİ‘ni ERDOĞAN için kullananları anlayamıyorum ve kullanılmış olduklarını göremediklerini düşünüyorum.