Tüm okuyucularımızın, idraki ile şereflendiğimiz mübarek Miraç kandilini tebrik ederim.
Bugün 15 Şubat 1932’de doğup 31 Aralık 1988’de vefat ederek aramızdan ayrılmış olan asrımızın Ahmet Yesevi’si kabul edilen Seyyid Ahmet Arvâsî’yi hatırlayıp, hatırlatarak bereketlenmek istedim.
Önce, onun inancı, fikrî yapısı, düşüncesi, tesbîtleri, fikriyâtı, arzûları, temennîleri, ümîdleri ve hedefleri hakkında bizzat kendi kaleminden bir nakil yapalım
Seyyid Ahmed Arvâsî:
“İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslümân olmak, hem de muâsır dünyâya öncülük etmek mümkündür."demiştir.
Seyyid Ahmed Arvâsî Beyi, doğru bir şekilde anlayabilmek için, onun “Size Sesleniyorum-I-II” ve “Hasbihâl-1-2-3-4-5-6” başlıklı kitâblarının “Önsöz”lerindeki bizzât kendisine âit şu ifâdeleri,bir kimseyi en iyi kendisinin anlatabileceği için okumak lâzım.
“Ben, İslâm îmân ve ahlâkına göre yaşamayı en büyük saâdet bilen, Türk milletini iki cihânda azîz ve mesût görmek isteyen ve böylece İslâm’ı gâye edinen Türk milliyetçiliği şuûruna sâhibim. Benim milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa, bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuûruna yer yoktur. İster azınlıklardan gelsin, isterse çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım.
Bunun yanında, Şanlı Peygamberimizin “Kişi, kavmini sevmekle suçlandırılamaz”, “Kavminin efendisi, kavmine hizmet edendir” ve “Vatan sevgisi îmândandır” tarzında ortaya koydukları yüce prensiplere de bağlıyım.
İslâmdan zerre ta’vîz vermeden, yepyeni kadrolar ve müesseseler ile zamanımızın bütün mes’eleleri, vahyin, Peygamber teblîğlerinin ve Sünnet yoluna bağlı büyük müctehidlerin açıklamalarının ışığında, yeniden bir tahlîle ve tertîbe tâbi tutulabilir.
İnanıyorum ki, hem Türk, hem Müslümân olmak, hem de muâsır dünyâya öncülük etmek mümkündür.
Ecdadınız, bütün târihleri boyunca bunu denediler ve başarılı oldular. O hâlde, bizler niye bu târihî misyonumuzu yerine getirmeyelim?...
Aslâ unutmamak gerekir ki, yabancı ideolojiler, yabancı ve istîlâcı devletlerin fikir paravanalarıdır. Milletleri içten vuran sinsi tuzaklardır. Bunu bildiğim, buna inandığım içindir ki, Türk milletini parçalama oyunlarına ve tertiplerine karşı durmayı, büyük bir nâmûs ve vicdân borcu bilmekteyim.
Yine Şanlı Peygamberimizin “İlim, mü’minin kaybolmuş malıdır. Nerede bulursa almalıdır” tarzında formülleştirdiği mukaddes ölçüye bağlı olarak, hızla muâsırlaşmak gereğine inanmaktayım. Bu, Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin yeniden doğuşu (rönesansı) olacaktır.”
Gördüğünüz gibi bizlerin, millet olarak, hoşgörü, sevgi, şefkat, merhamet timsâli Hoca Ahmed Yesevî’lerin, Hazret-i Mevlânâ’ların, Hünkâr Hâcı Bektâş-ı Velî’lerin, Hâcı Bayrâm-ı Velîlerin, Yûnus Emre’lerin yolundayız diyen merhûm seyyid Ahmed Arvâsî hocamızın güzel ahlâkı, kendisini tanıyan herkesce malumdur.
Tevâzuu, evine gelen talebelerine bizzât kendi eliyle çay ikrâm edecek kadar güzeldir. Cömertliğine gelince, bu vasfını, dünyânın en cömert insanı olan mübârek dedesi Peygamber Efendimizden tevârüs ettiği için, ayrıca anlamaya çalışmak ve anlatmak lazımdır.
Günümüzde bütün dünyâda cereyân eden hâdiseler ışığında belirtmek durumundayız ki, Yunus Emre’miz: “Yaratılmışı severim Yaratandan ötürü” demektedir.
Şek ve şüphe yok ki, İslâm ve Türk Târihi boyunca, bütün büyüklerin nasîhatleri arasında, bu kabîl güzel tavsiyelerin bulunduğunu hep görmekteyiz.