Aslında bu kelimeyi hiç sevmem, gidiyorsan gideceksin “bak giderim ha!” diye havalara girmek bir pişmanlık belirtisidir ve medeni cesaret göstermeyenler böyle hamaset yaparak ve yaygara yaparak gitmeyi hiç istemediği ortamlardan giderken: “Gitme ne olur” demelerini beklerler hep. Bu yanlış anlaşılmayı hiç istemem…

Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi gördüğüm lüzum üzerine; çok sevdiğim  ve hayat felsefemin bir çok kriterine uyan Cumhuriyet Halk Partisinden istifa etmiş bulunmaktayım, bunu yaparken birlikte bir çok etkinliklerde bulunduğum ve sevgi-saygı duyduğum değerli insanlara da : “siz çok değerlisiniz ve sizlerle olmaktan onur duydum ama realite bunu gerektirdiğinden istifa ettim, bunda sizlerin en ufak bir kusurunuz olmadığı gibi eksikliğiniz hep hissedilecek ama ne yapalım ki Zonguldak’ta siyaset yapıyoruz her şey yazıldığı gibi okunmuyor, herkesin bir hesabı olduğunu yaşayarak öğrendik, beni affedin.”

Bu ayrılmada elbette kızımın düğününe bir çiçek bile göndermeyenlerin ufak da olsa bir katkıları var ama bu bardağı taşıran küçük bir damlaydı ve önceki yazımda belirttiğim gibi: “hoyumda-toyumda olmayanlar” diye belirttim.

Zonguldak? Bu kentin ekmeğinden midir, suyundan mıdır bilinmez; siyasetçisi, sendikacısı, esnafı, üniversitesi kısacası bu kentin ekmeğini yemeyen ve suyunu içmeyen vilayet yok gibi olmasına rağmen altını oymayan kimse kalmadı, yediler içtiler, damarlarını sömürdüler ve yükünü tutan arkasına bakmadan gitti, kalanlarda bulunduğu konumları koruma pahasına çevirmedikleri entrika kalmadı. Hiç ama hiçbir kişi ve sektör temsilcisi -ki buna siyaset baş roldedir-“bu kent bizim, bu kent için elimi değil başımı taşın altına koyuyorum” diyemediler, demediler, diyecek olanları da nasıl ortadan kaldırabiliriz hesabı içine girdiler, bir yere kadar da başarılı oldular.

Aklımın erdiğince gerek bu kent için ve gerekse TTK için tasarlamış olduğum düşüncelerimi değişik ortamlarda kamuoyu ile paylaştım, ne yapalım benim elimden gelen budur ve vicdanen rahatım, bundan sonrası “Malatya’da Kayısı” Şaka tabi yazılarımdan bir yorgunluk, bezmişlik anlamı çıkarmayın lütfen yaşadığım sürece ve son nefesime kadar fikir üretmeye devam edeceğim. Basit bir veda yazısı olarak kabul edin.

 Ne denizlerinde bir kabartı,

Ne kabartılarinda bir ormana benzer,

Ölümün kıyısında

Ve taş döşeklerde

Siyah beyaz uyur bu kentin altı.

Üstünü sormayın;

Ya yedi renktir sabahları,

Ya da birkaç sümüklü martı.  

Hoşça kalın sevgili dostlarım…