Hayat baştan sona imtihanlarla dolu. Coğrafyamızda, belki de,Dünya tarihinde  kayıtlarda  ender rastlanan, tarifi çok zor olan bir felaketi yaşıyoruz. Millet olarak,İnsanlık olarak,Devlet ve Hüküme...

Hayat baştan sona imtihanlarla dolu. Coğrafyamızda, belki de,Dünya tarihinde  kayıtlarda  ender rastlanan, tarifi çok zor olan bir felaketi yaşıyoruz. Millet olarak,İnsanlık olarak,Devlet ve Hükümet olarak,büyük bir imtihandan geçiyoruz. Ocaklara ateş düştü.  Yaşlı, genç, çoluk, çocuk, kadın, erkek, kaybettiğimiz canlar, yürekleri yakıyor, gözyaşları sel oluyor.Her yerde,her enkazda binlerce,on binlerce göz yaşartan,yürek burkan, acı dolu hikâyeler. Bu felaket hafızalardan silinmeyecek. Tarihin sayfalarına geçen bu büyük depremin acısı, depremi yaşayanlar hayatta kaldığı müddetçe devam edecek. Yaşanan her büyük acı, ister fert bağlamında olsun, ister millet, aynı zamanda bir travmadır, yani yaradır. Böylesine büyük bir felaketin açtığı yaraları sarmak elbette kolay olmayacaktır. Yaralar iyileşmesine iyileşir. Bıraktığı acılar fiilen geçse de, ruhen geçmez. Ancak hafifler. Başta iktidarı ile, muhalefeti ile, her ferdimize görevler düşmektedir. Herkes ağzından çıkana, söylediğine, yazdığına, çizdiğine dikkat etmelidir ki, bu travmayı en kısa zamanda hafifletip atlatabilelim. Felaketin ardından, baktığımızda, manevi alanda yaşanan tahribatın ,çöküşün,zafiyetin ,acımasızlığı,tüm dehşeti il etrafa saçıldı. Ahlâk,ahlâk ahlâk… Ahlâk çok geniş içerikli  bir kavram. İnançlara, kültürlere,insan yapılarına  ve coğrafyalara göre  farklılıklar gösteriyor.Bunların yanında ,tüm insanlığın çoğunlukla  ortak noktada buluştukları  evrensel değerler var. İslami manada, toplum açısından baktığımızda ki, biz buna İslâm Ahlâkı diyoruz, dürüstlük en temel değer. Nerede? Hayatın har alanında, dini alanda, siyasette, ticarette, ailede, evlilikte, akrabalıkta, komşulukta, iş te, arkadaşlıkta, dostlukta, yani her yerde, sosyal alanın her noktasında doğru ve dürüst olmak. İşte bunlar tüm dünya da evrensel değerler olarak kabul ediliyor. Bu değerleri kaybetmenin neticesini, her türlü sahtekârlık, dolandırma, kandırma, rüşvet, suiistimal, hile, yıkılan binaların enkazıyla, maalesef bir kere daha yaşıyoruz. Herkes her şeyi görüyor, duyuyor. Bağnaz bir partizanlık, bağnaz bir mal ve para hırsı, bağnaz bir dünya düşkünlüğü, insanlığın geniş bir kesimini esir almış. Ahlâkı dumura uğramış insanlardan merhamet beklemek, ne kadar doğru olur ki. Bu ülkede, geçmiş depremlerde on binlerce can ve mal kaybı yaşandı. Kanunlar çıkarılıp, yönetmelikler ortaya konuldu. Peki, bu kanun ve yönetmeliklere neden uyulmuyor? Kanun ve yönetmelikleri uygulayıcılar nerde? Bu eşi benzeri görülmemiş felakette, imar ve yapı şartlarına uyulmadığı için yıkılan binaların dosyalarında imzası bulunanları, hangi ahlak kuralına dahi edelim.Hangi ahlâk kuralına ?   YAZAN: AHMET BAYSAN