Sunay Akın bundan birkaç sene önce kendi odasına geçer ki o zaman bile yaşı ellinin üzerindedir ve bir türlü çocukluğundan ve oyuncaklarından vaz geçemediğinden oyuncaklarıyla oynamaya başlar, babası merak eder ve odaya baktığında Sunay Akın’ın oyuncaklarıyla oynadığını görünce: “desene döndük yine başa!” der…
Bunu niye anlattım? Şu nedenle bu kentte hiçbir zaman kabuğunu kıracak bir değişim olmuyor, olacak gibi oluyor sonra tekrara aynı fabrika ayarlarına dönüyor ve kaldığı yerden kısır döngüsü ile dünyayla birlikte dönmeye devam ediyor.
Siyaset, sendika, esnaf vs.
Aynı aktörler ki sağ-sol fark etmiyor hep aynı söylem, aynı senaryo dolap beygiri gibi dön babam dön. Bu kentin artık yeniden ve çağdaş bir şekilde yeni ve medeni aktörlerle yeni ufuklara yelken açması gerekir, gölge etmeyip yenilere yer açmazsak dediğim gibi dolap beygirinden farkımız olmaz.
Yıllarca ülke ekonomisine lokomotif görevi üstlenen bu kent ne yazık ki son yıllarda kendi kısır döngüsünün içinde debelenip duruyor.
Siyasette, ticarette ve diğer sivil toplum kuruluşlarında aynı, küçük bir gurup eline geçirdiği dümeni kimseye kaptırmamak için ve ben olmazsam bu kent ve siyaset biter mantığıyla yeni bir şeyler düşünen insanları siyasetten küstürüp ya kenti terk etmelerini sağlıyorlar, ya da ekonomik olarak enerjilerini tüketip inzivaya çekilmelerini sağlayarak yok etmeye çalışıyorlar, uzatmıyorum halen etkin ve yetkin konumda olan bu kenttin ne siyasetçisinde, ne esnafında, ne sendikacısında vs. bir türlü aidiyet duygusu gelişmedi, yani kimse : “ ben Zonguldak için ölürüm” diyemiyor, herkes eline geçirdiği etki ve yetkiyle ekonomik kazanım elde ettiğinde soluğu başka yerde alıyor, gözü hep dışarıdadır ve işi bittiğinde bu kent onun için bitmiştir, gidemeyenler ise bu kente bir şeyler yapayım derken ya küstürülmüşlerdir, ya da ekonomik olarak tükenmişlerdir.
Not. Bu ve benzeri yazılar defalarca yazıldı ve çizildi, yine yazdım, yine yazmaya devam edeceğim, bu da benim kısır döngüm olsun. Yine döndük başa amk…