Devlet-millet VAR, idareci YOK! Gittik, gördük, yazalım… Deprem sonrası hem topl...
Devlet-millet VAR, idareci YOK!
Gittik, gördük, yazalım…
Deprem sonrası hem toplanan yardımları getirmek hem de ihtiyaçları birebir yerinde görmek için Hatay merkez ve Kırıkhan ilçesine gittik…
6 Şubat tarihindeki depremin ardından ağzı olan konuştu, konuşuyor, konuşacak…
Öncelikle şunun adını koyalım:
Televizyonda veya sosyal medyada görülenden çok daha öte hasar var…
Hem maddi hem de manevi hasar!
Hem insanlarımız öldü hem de insanlık öldü!
Görmeden hasarın büyüklüğünü tahmin bile etmek mümkün değil sanki…
Anlatmak veya yazmak da bir yere kadar…
Biz yine de yazarak anlatalım…
Depremle ilgili mücadele;
Bina yapımı denetimi,
Deprem esnasında yapılacaklar,
Deprem sonrası kurtarmada yapılacaklar diye üçe ayırırsak…
Hangilerinde sınıfta kaldık hangilerinde geçtik, geçeriz?
Gelin birlikte değerlendirelim…
Bina yapımı denetiminin ne derece yapıldığını deniz kumundan yapılan betonları gördükçe, alt kattaki marketin kolonlarından bir kaçının kırılıp yer açıldığını, ince kolonların kalın gösterilmesi için etrafının kartonpiyerle kapatıldığını fark ettikçe daha iyi anlıyoruz!
Burada kabahati sadece devlet kurumlarına bağlamak haksızlık olmaz mı? Müteahitlerin ve elbette kolonlar kesilirken şikayet etmeyen bizlerin hiç mi suçu yok? Burada para hırsı insanlığın önüne geçmiş! İnsanımızdan önce insanlığımız ölmüş!Deprem esnasında vatandaşın göçük altında kalmama adına uygulaması gereken yöntemler, yaşam üçgeni pozisyonu yöntemlerinin ne derece uygulandığını kurtarılan canlarımızdan anlayabiliyoruz…

Gelelim asıl mevzuya!
Deprem sonrası kurtarmada yapılanlar!
“Devlet yok” diyenlere TTK Maden işçisinin, AFAD, Kızılay, Emniyet, Jandarma gibi kurumların devlet olduğunu hatırlatıp gözlemlerimizi sıralarsak…
1999 depremini de yaşayan, çalışmalarını gören biri olarak söylüyorum ki “Devlet” eskisinden çok daha fazla var!
Uçağı, helikopteri, ekipleri, devlet birimlerinin araçlarıyla var!
Gerek kurtarma gerekse sonrasındaki yardım çalışmalarında milletimiz de VAR!
Lakin devletin-milletin VAR olduğu yerde idarecilik açısından sıkıntılar yaşanmıyor değil!
Kurtarma ekiplerinin gönderilmesinde,
Gelen kurtarma ekiplerinin deprem bölgesinde koordine edilmesinde,
Yardımların gönderilmesinde,
Deprem bölgesindeki yardımların vatandaşa, kurtarma ve emniyet ekiplerine ulaştırılmasında koordine edilmesinde,
Zaruri ihtiyaçların giderilmesinde,
İdari olarak organizasyon açısından sınıfta ka-lın-dı!
Enkazda yağmaların yaşanması,
Yardım konvoylarının yolunun kesilip yağmalanmasıyla ise insanlık olarak sınıfta ka-lın-dı…
Bunu söylemek veya bunu kabullenmek bir suç değil durum tespitidir…
Sebebi belki liyakatsiz yöneticiler belki işgüzarlık belki de bürokraside pozisyon almak…
Bunu ortaya çıkarmak elzemdir!
Bu aksaklıkları “Devlet yok” diyerek yorumlamak art niyetten, ateşe benzin dökmekten başka bir şey değildir…
Mevzu;
Teknoloji değil,
Çalmayan dürüst müteahhitler ve işleyen bir denetleme…
İşleyen denetleme; Vatandaş ile başlayıp devletin birimlerine kadar uzanan birbirine bağlı, biri olmadan diğerinin işe yaramayacağı bir düzen…
***
Madenci, “Beklenilendir”
1999 depreminde bulunan, 2023 yılı depremini izleyip Hatay’ı yerinde de takip eden biri olarak söylüyorum ki;
Deprem bölgelerinin beklenileni, güvenileni, gerçek anlamda iş yapanı MADENCİ! Domuzdamını değil Türkiye’ye tüm dünyaya öğreten madenci, inanılması zor yerlerde hayat kurtardı…
Hatay’da Zonguldaklı Cüneyt arkadaşımızın bulunduğu bir ekip 20 can kurtardı…
Arife Dereli ablamızın oğlunun bulunduğu ayrı madenci ekip yine bir o kadar kurtarmış…
Daha nicesini yazmak mümkün…
Sözün özü şu ki;
İşin reklamının ötesinde yüreğiyle can kurtarmaya çalışan madenci gördük 1999 depreminde de 2023 depreminde de…
O nedenledir ki “Madenci girdiyse bu iş bitmiştir” düşüncesi hakim herkeste…
Girilmez, tehlikeli görülen her yere girdi, girer madenci…
Yeter ki ses duysunlar…
Kendi hayatlarını bir dakika tereddüt ederek düşünmeyen madenciler…
Kurtarma ekibinde bir vatandaşımızı kurtaran madencinin demesi gibi; Onların hayatı bu…
İyi ki varsın madenci!
***
Bir şeyler yaptık!
6 Şubat’ta meydana gelen depremin ardından 10 ile düşen ateş düştüğü yeri değil bizleri de yaktı!
O günden sonra “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” düşüncesiyle birlikte “Bir şey yapmak” gerektiği de herkes gibi bizi de sardı, sarstı…
7 Şubat Salı günü genç gazeteci kardeşimiz Emre Can Bayram’ın gazeteciler grubuna attığı, “Sevgili ağabeyler sevgili büyüklerim dernek olarak bizlerde bu ülkemizin zor günlerinde yanlarında olmak istiyoruz. Bir araç ayarlayıp, içerisine depremzedeler için erzak, giysi, vs şeyler toparlayıp deprem bölgesine gitmeyi düşünüyoruz. Bizzat yardımları dağıtıp elimizden geldiği kadar onlara yardımcı olmayı düşünüyoruz. Yarın saat; 12:00’da dernek binasında toplanıp koordine etmeyi düşünüyoruz. Sizlerden ricam yarın hep beraber gönül birliği yaparak bizlere destek olmanız. Ellerimiz bağlı oturmaktansa en azından depremzedelerin yaralarına merhem olalım. Sizlerin de bizlere yol göstermenizi rica ediyoruz” mesajı ise adeta bizi şoktan çıkartıp kendimize getirdi.
“Aynen öyle... Niyet halis, akıbet te halis olur” diyerek cevap verdiğim mesajın ardından 8 Şubat Çarşamba günü toplandık…
Meğer “Bir şey yapmak lazım” diyerek için içini yiyen sadece biz değilmişiz…
Sayın Vali Mustafa Tutulmaz ile de görüşmenin ardından aradığımız hemen hemen herkes bizi geri çevirmedi…
Yarım günde inanılmaz gayret gösterildi…
Bir de üzerine aynı günün akşamında Kanal Z Televizyonunun Genel Yayın Yönetmeni Simge Kırlı kardeşimizin müsaade etmesiyle Karaelmas Gazeteciler Derneği Başkanı Sayın Mustafa Emen’in Kanal Z’de hazırlayıp sunduğu “Sinyal” programını kampanyaya dönüştürmemizle “Bir şey yapalım” kampanyası “Çok şey yapmaya” doğru ilerledi…
Gazeteciler olarak, ‘Bir şey yapalım’ diyerek başlattığımız kampanyada ‘Çok şey’ yapıp yola çıktık…
Biz aslında kendi vicdanımızı rahatlatmak istedik…
Zira Türkiye’nin ve dünyanın dört bir tarafından yağan yardımların yanında bizimkisi kumsaldaki kum tanesiydi belki…
Lakin devlet-millet el ele vermişken ve acıların paylaşıldıkça azalacağını düşündüğümüzde yangına karınca misali su taşımak istedik…
Hem tarafımız hem de tavrımız net olsun istedik…
Kısacası nefes almak ve vicdanımızı rahatlatmak için “Bir şey yaptık”…
İnşallah “Bir şey yapmalı” kampanyamızın 2. sini de gerçekleştirip ilkinde olduğu gibi bire bir ihtiyaç sahiplerine ulaştıracağız…
Haydi Zonguldak “Bir şeyler daha yapalım”…
***
HAFTANIN SÖZÜ:
“Bir şeyler yapmalı”
Karaelmas Gazeteciler Derneği
***
SÖZÜN ÖZÜ:
“Deprem değil, bina öldürür… Sağlam temel, depreme engel.”
ANLAMLI SÖZLER
Yazan: Osman Sav