“İnsan beşer kuldur şaşar” sözü hiçbir insanın mükemmel ve eksiksiz yaratılmadığını açıklar. Dinimiz, önce bütün tedbirleri almamızı, üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getirmemizi emreder. Ondan sonra Allah'a tevekkül etmeye, O'na güvenip teslim olmaya davet eder.
İnsanoğlu beşer de şaşar da.
Yüce peygamber ne buyurmuş?
“Evvela tedbir, sonra tevekkül.”
Ancaaak; tedbirler yeterli şekilde sağlandığı zaman felaket de olmaz, olsa da zayiatı az olur.
Ülkemiz bilindiği gibi deprem kuşağında.
Yaşanan deprem felaketlerini bir hatırlayalım.
Binaların çoğu depreme dayanıksız olduğundan ve bu binaları yapan “para azgını” müteahhitler yeterli ve gerektiği şekilde malzeme kullanmadığından binalar tuz gibi dağılınca olan günahsız vatandaşlarımıza olmadı mı?
11 ilimizi vuran büyük deprem felaketinin acısı hala unutulmadı. Binlerce insanımız depreme dayanıksız binalar sebebiyle hayattan koptu.
Her zaman ne söyleniyor?
Deprem öldürmez çürük yapılan hatalı binalar öldürür.
Son yıllarda bu olumsuzluklar gün yüzüne çıkınca yeni yapılan binalarda artık her şey depreme dayanıklı halde yapılmaya başladı, ama hala ülkemizde milyonlarca bina maalesef Allah korusun olası bir depremde çok can yakacak durumda bekliyor.
ZONGULDAK’TA YAŞANANLAR YAĞMURLAR
Bu girişi neden yaptım ve depremle başladım bir başka doğa afeti yağmurla devam edelim.
Bilindiği gibi son yıllarda yaşanan küresel ısınma sebebiyle dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde ve yaşadığımız il Zonguldak’ta da her yağan şiddetli yağmurlarda maalesef büyük sıkıntılar yaşamaktayız.
Geçmiş senelerde bunun örneklerini çok gördük.
Zonguldak coğrafi konumu itibariyle dik yamaçlardan aşağı doğru yerleşim yerlerine sahiptir. Şehir merkezinin içinden de kocaman bir dere geçtiğinden risk altındadır.
Yaş itibariyle geçtiğimiz yıllarda yaşanan sel felaketini hatırlayanlarımız vardır ben de hatırlıyorum ki, istasyon tarafındaki demir köprüde maden direklerinin sürüklenip köprü geçişini tıkamasından dolayı sel suları akış bulamayınca şehir merkezine yönelmiş ve Zonguldak büyük bir sel felaketi yaşamıştı.
Aradan yıllar geçti ama hala aynı sıkıntıyı yaşamaya devam ediyoruz. Derede ıslah çalışmaları devam etse de birkaç gün önce yağan şiddetli yağmurda alınan tüm tedbirlere rağmen şehrin her yerinde mahallesinde ciddi tahribatlar meydana geldi. Yollar göle döndü, toprak kaymaları ve su baskınları sonucu evleri su bastı vatandaşlar çok zor durumda kaldı.
Mahallelerin çoğunda dik yamaçlı yerlerde toprak kaymaları ve heyelanlar meydana geldi. Çok şükür ki canlara bir şey olmadı. Maddi zararlarla bu yağmur afeti atlatıldı.
Yazımızın başlığının ne kadar doğru olduğunun kanıtı bu olsa gerek.
“Yağmur berekettir. İhmal felakettir.”
Bereketi felakete dönüştürmek de yine biz insanların elindedir. Her şeyin hesabını iyi yaparsak, önlemlerimizi tam doğru olarak alırsak zarar da o kadar az olur ve teğet geçer.
Doğal afetlerin önünde durmak çok kolay bir iş değildir. Taşkın suların önünde kimse de duramaz ama dediğimiz gibi heyelan olabilecek yerlere, dere kenarlarına, sağlam zeminlere yaşam alanlarını tedbirli bir şekilde kurarsak ve gereken önlemleri de alırsak malımız da, canımız da güvende olur.
“Ben bildiğim gibi yaparım” mantığıyla hareket edildiğinde ve nerede bir felaket yaşandığında o yörenin başta belediye başkanını ve yetkililerini sorumlu görür, topa tutarız. En kolay yolun bu olduğunu sanırız.
Fakat şu gerçekten de kaçamayız.
İğneyi önce kendimize, çuvaldızı da başkasına batırmamız gerektiğini asla unutmamız gerekir.
Allah istemedikçe ve ecel gelmedikçe “Tedbir hayat kurtarır, ihmal ve hata öldürür.”
Kalın sağlıcakla…