Uzun Mehmet, 1829 yılında Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde Köseağzı köyünün Neyren Deresi yatağında taşkömürünü buluşunun 192. yılında törenle anıldı.

Zonguldak’ta Uzun Mehmet Anıtı’nda 21 Haziran 2021 tarihinde düzenlenen anma törenine, Zonguldak Milletvekilleri Hamdi Uçar ve Ahmet Çolakoğlu, Zonguldak Belediye Başkanı Dr. Ömer Selim Alan, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Genel Müdür Vekili Muharrem Kiraz ve TTK yöneticileri, Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Hakan Yeşil, Amelebirliği Başkanı Şenol Yücel, Zonguldak İl Genel Meclisi Başkanı Necdet Karaveli, GMİS Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu, GMİS Genel Sekreteri Ertan Kaya, GMİS Genel Mali Sekreteri Volkan Yıldız, GMİS Genel Teşkilatlandırma ve Eğitim Sekreteri Tayfun Demir, TMMOB MMO Zonguldak Şube Yöneticileri, siyasi parti temsilcileri, GMİS’e bağlı şubelerin başkan ve yöneticileri, meslek odası ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı.

Törende TTK, GMİS, MMO ve Amelebirliği çelenklerinin Uzunmehmet Anıtı’na konulmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.

Törende şiirlerin okunmasını ardından konuşmalara geçildi.

YEŞİL; TTK ve MTA’YA SAHİP ÇIKILMASI GEREKTİĞİNİ ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ

GMİS Genel Başkanı Hakan Yeşil, “TTK, norm kadro ve tam kapasiteyle çalışıncaya kadar, Türkiye’nin TTK’ya ihtiyacı olduğunu, TTK ve MTA gibi yerli ve milli kaynaklarımızı ekonomiye kazandıran kurumlarımıza daha çok sahip çıkılması gerektiğini her fırsatta anlatmaya devam edeceğiz” dedi.

Yeşil şunları söyledi; “Bölgemizde taşkömürünün bulunuşunun 192’nci yıldönümünde Uzun Mehmet’i ve tüm maden şehitlerimizi; Zonguldak’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıldönümünde

başta büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bağımsızlık mücadelemizde şehit düşenleri sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun.

“MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE ARKADAŞLARI SANAYİLEŞMEYE ÖNCELİK VERDİLER”

Uzun Mehmet’in bölgemizde taşkömürünü bulduğu 1829 yılında, başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada Sanayi Devrimi hızla gelişiyordu. Sanayileşmenin temel ham maddelerinden biri olan taşkömürü üretimi Zonguldak havzamızda 1848 yılında başladı. Uluslararası şirketlerin gözü Zonguldak Maden Havzasındaydı. İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve diğerleri geldi. Bölge halkımız madenciliği öğrendi. 

Kurtuluş Savaşımızla birlikte Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları bölgemize sahip çıktılar.

1920’den itibaren yasal düzenlemeler yaparak yerli-yabancı tüm şirketleri denetim altına aldılar ve ülkemizin sanayileşmesine öncelik verdiler. Taşkömürü üretimi arttı, Kardemir, ÇATES, Erdemir derken Zonguldak büyüdü, Türkiye kalkındı.

ÜLKEMİZİN KAYNAKLARINA SAHİP ÇIKTIK

1980 sonrası ortaya çıkan yeni dünya düzeni adı altında uluslararası tekeller, üretim yerine tüketim ekonomisini dayattılar, sanayileşmemizi engellemeye çalıştılar. 1980 sonrasında, özellikle 1990 sonrasında Zonguldak maden ocaklarımızı ve sanayi kuruluşlarımızı kapatma girişimleri oldu. Başta sendikamız ve maden işçileri olmak üzere, bölge halkımız ile birlikte bu yanlış politikalara karşı çıktık. Kendi doğrularımızı her şart altında söyledik. Bölgemizin ve ülkemizin kaynaklarına sahip çıktık. Atalarımızın mirasına, işimize, aşımıza, geleceğimize sahip çıktık.

Her şeye rağmen Zonguldak üretimden uzaklaştı, Türkiye ürettiğinden çok daha fazlasını tüketmeye başladı.

Ve bugün ekonomik krizle boğuşuyoruz. Şimdi Zonguldak’ta ve Türkiye’de yerli ve milli üretimi artırmanın yollarını arıyoruz. 

TTK ve MTA’YA SAHİP ÇIKILMASI GEREKTİĞİNİ ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Bugün havza tarihinin en zor şartlarında çalışıyoruz. Çalışan sayımız 7 bin 400lere kadar geriledi. Her şart altında fedakarca üretmeye devam ediyoruz. Bugün ocaklarımızda mekanize, yarı mekanize, esnek mekanize yatırımları yapıldı, yapılıyor.  Ancak üretimin artırılabilmesi için işçi açıklarının da acilen giderilmesi gerekiyor. Bizler, daha iyi şartlarda, daha fazla üretebilmek için mücadelemize devam edeceğiz.

TTK’nın işçi açıklarının giderilebilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.

TTK, norm kadro ve tam kapasiteyle çalışıncaya kadar, Türkiye’nin TTK’ya ihtiyacı olduğunu, TTK ve MTA gibi yerli ve milli kaynaklarımızı ekonomiye kazandıran kurumlarımıza daha çok sahip çıkılması gerektiğini her fırsatta anlatmaya devam edeceğiz. Üretim tarihimiz ve sendikamızın 74 yıllık mücadele tarihi ülkemizin geleceğine ışık tutuyor. 

Özellikle içinde bulunduğumuz bu zorlu dönemin sorunlarını da bu tecrübe ışığında çözeceğiz”.

KİRAZ; KÖMÜR, DÜNYADA ÖNEMİNİ KORUMAKTADIR

TTK Genel Müdür Vekili Muharrem Kiraz da dünyada kömürün önemini koruduğuna dikkat çekti.

Kiraz şöyle konuştu; “Ülkemizde Karaelmas serüveni, bahriye erlerinden Uzun Mehmet'in 8 Kasım 1929 tarihinde Ereğli Köseağzı Köyü Neyren Deresi yatağında taşkömürünü bulmasıyla başlamıştır.

 1848 yılında ilk üretimin yapıldığı andan itibaren günümüze kadar 173 yıldır taşkömürü hem ülkemizin hem de bölgenin kaderini etkilemiştir. Zonguldak havzasındaki taşkömürü üretim faaliyetleri önemli bir istihdam kaynağı ve demir çelik üretiminin temel girdisi olmuştur ve ülkenin kalkınmasında ve sanayileşmesinde yıllarca önemli bir lokomotif görevi üstlenmiştir.

Başlangıcından itibaren yabancı şirketler ile yürütülen taşkömürü üretimi 1937 yılında Havza'nın, ocakların devletleştirilmesiyle birlikte başlangıçta Etibank, 1950 yılından itibaren ise Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından devam etmiş ve 1983 yılında Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun kurulmasıyla Havza bugünkü mevcut duruma gelmiştir.

Dünyada kömür hakkındaki olumsuz haberlere rağmen kömür önemini korumaktadır. Bilinen kömür rezervi 1 trilyon tonun üzerindedir. Ülkemizde yaklaşık 21 milyar ton kömür rezervi bulunmaktadır. Bunun 1,5 milyar tonu taşkömürü rezervedir. Yine elektrik üretiminin dünyada yüzde 38'i taşkömüründen, ülkemizde ise yaklaşık yüzde 29’u kömürden üretilmektedir. Sunun yanında koklaşabilir taşkömürü Demir-Çelik sektörünün temel hammaddesidir. Yani koklaşabilir kömür olmadan demirin çeliğe dönüşmesi mümkün değildir. Diğer tüm sektörlerde alternatif ürünler kullanılabilmesine rağmen Demir-Çelik üretiminde taşkömürü vazgeçilmezdir.

Havza'da kurumumuzun üretiminin yanında 1,5 milyar ton rezervin önemli bir kısmı rödövans yoluyla özel sektör işletmeciliğine açılmıştır.

Kurumumuzun varlığını sürdürebilmesi ancak üretim artışı ve maliyetlerin düşürülmesiyle mümkün olacaktır.  Bunun için işçimizden memurumuza, mühendisimizden biz yöneticilere ve hatta kurumda çalışmayan ancak bizlere önemli oranda destekler sunan yerel dinamiklere kadar, hepimize önemli görevler düşmektedir. Bu konuda herkesin sorumluluk alması gerekmektedir. Başarılı ortak çabalarımızın ürünü olacaktır”.

Kozlu’da yürekler ağza geldi! Kozlu’da yürekler ağza geldi!

BARIŞ; TAŞKÖMÜR ÇALIŞTAYI YAPILMASI FAYDALI OLUR

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi 46. Dönem Yönetim Kurulu adına bir konuşma yapan Prof. Dr. Kemal Barış, “TTK’nın üretim miktarının arttırılmasına yönelik ve tüm bileşenlerin katılımıyla gerçekleştirilecek bir “Taşkömürü Çalıştayı” yapılmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz” dedi.

Barış şunları söyledi; “Taşkömürü, kalite ve özellikleri nedeniyle ülke sanayinin önemli bir girdisi olarak yıllardır demir-çelik endüstrisinin vazgeçilmeyen “ana enerji hammaddesi” olma özelliğini taşımaktadır. Taşkömürlerinin zenginleştirilmesi sonucu elde edilen yüksek kalorili, koklaşabilir taşkömürü demir-çelik endüstrisinde kullanılmakta, düşük kalorili ürünler ise termik santral yakıtı olarak ülkemizin enerji üretimine katkı sağlamaktadır.

Çoğunlukla, bugün çevreye ve insana zararlı denilen tüm kaynakları yüzyıllarca sonuna kadar sömürmüş, bu sayede sanayi devrimlerini tamamlamış ve özellikle fosil enerji kaynaklarını tekellerinde bulunduran emperyalist ülkelerin kömürün üretilmesi ve kullanımına karşı yürüttüğü politikaların bir yansıması olarak ülkemizde de kömür madenlerine karşı bir önyargının oluştuğu aşikardır. Bunun yanı sıra ülkemizde uzun yıllardır sürdürülen yanlış madencilik ve eğitim politikaları nedeniyle özellikle son yıllarda yaşanan maden faciaları ve iş kazaları kömür madenciliğinin önüne aşılamaz engeller koymakta ve madencilik kamuoyu nezdinde adeta vebalı bir meslek grubu olarak görülmektedir.

Bu sayılan etkiler nedeniyle ülkemizde de taşkömürüne olan ilgi ve önem özellikle son yıllarda azalmış ve azaltılmış, sanki taşkömürü olmadan sanayi üretiminin yapılabileceği gibi bir algı yaratılmaya çalışılmıştır. Ülkemiz Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan 10. Kalkınma Planında olduğu gibi 2019-2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planı’nda da yerli taşkömürü ile ilgili herhangi bir somut hedef konmamıştır. Oysaki rakamlar net olarak bu algının ve yürütülen bu politikanın yanlışlığını işaret etmektedir. Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olan ülkemizde, sanki ihtiyacımız yokmuş, çıkarılmasa da olurmuş algısı yaratılan taşkömürüne olan ihtiyaç son 20 yılda ciddi şekilde artmış ve 2020 yılı itibariyle ülkemizin ithal ettiği taşkömürü miktarı 39.204.000 ton olmuştur.

Buna karşın, ülkemizin en stratejik kurumlarından biri olan ve taşkömürü üretimi yapan tek kamu kuruluşu konumundaki Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun işçi sayılarında ciddi gerileme yaşanmış ve 2020 yılı Kasım ayı itibariyle Kurumun fiili yeraltı işçisi sayısı 6327’ye yerüstü işçisi sayısı ise 1413’e düşmüştür. Bu gelişmelere bağlı olarak ise Kurumun tüvenan taşkömürü üretimi özellikle 2000’li yılların başından itibaren ciddi şeklide azalmaya devam etmiş ve 2020 yılında 1 milyon ton tüvenan, 716.758 ton satılabilir taşkömürü seviyelerine gerilemiştir.

Bu rakamlar, Zonguldak Kömür Havzası’na yönelik olarak yapılan kısa vadeli planlamaların sonuç vermediğini açık olarak göstermektedir. Bu nedenle, Havzamıza ait uzun dönemli bir “Stratejik Üretim Politikası” hayata geçirilmeli ve taşkömürü üretimimiz arzu edilen seviyelere getirilmeye çalışılmalıdır. Bu sayede şehrimizin ve bölgemizin tekrar istenen seviyelerde katma değer üreten ve istihdam yaratan bir bölgeye dönüşeceğine olan inancımız tamdır.  

Son yıllarda TTK’nın kendisini günün teknolojik şartlarına göre yenilemeye çalıştığı, üretimin arttırılması, üretim maliyetinin düşürülmesi ve iş güvenliğinin yükseltilmesi amacıyla; ahşap sisteme dayalı ayak içi tahkimatının yarı mekanize ve esnek mekanize sistemler ile değiştirmeye yönelik yatırım ve çabaları görülmektedir. Bu bağlamda, Zonguldak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yılında Zonguldak Taşkömürü Havzasındaki üretimin ülke menfaatleri doğrultusunda artırılması gerektiğinden hareketle, TTK’nın üretim miktarının arttırılmasına yönelik ve tüm bileşenlerin katılımıyla gerçekleştirilecek bir “Taşkömürü Çalıştayı” yapılmasının faydalı olacağını düşünmekteyiz. Havzamızda yeni kullanılmaya başlayan teknolojik ekipmanların performanslarının da değerlendirileceği böylesi bir çalıştayın şehrimiz ve ülkemiz madenciliği açışından büyük önem taşıyacağına inanıyoruz.”

Editör: TE Bilisim