"
Fincancı katırı!
“Fincancı katırlarını ürkütmek” sözünün anlamı Şebnem Korur Fincancı’nın “Türk askerinin kimyasal silah kullandı” iftirasının nedenini açıkça ortaya seriyor!
Zamanlamaya dikkat!
MİT istihbarat ve operasyonlarla, askerimiz de nokta atışlarla PKK’nın önde gelen isimlerini etkisiz hale getiriyor…
Dağlardaki PKK’nın bitmesinden ürken “Fincancı katırları” işte bu noktada devreye girip iftiralarını sıraladı…
MİT ve askerimiz “Fincancı katırlarını ürküttü” (Kötü niyetli kişileri ürkütecek hareketlerde bulunmalarına neden olmak)
Türk askerinin kimyasal silah kullanmayacağını herkesten çok Fincancı “Katırları” bilir!
Lakin hesap başka!
Hesap; Türkiye’ye uluslararası müdahalenin önünü alma hareketi…
Yemedi Anadolu çocuğu…
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, "Terör örgütü propagandası yapmak" ve "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçlamalarıyla soruşturma başlattığı Şebnem Korur Fincancı, tutuklandı…
Tabi peşine “Türkiye’ye uluslararası müdahalenin önünü alma hareketi”nin uzantıları iftirayı fikir özgürlüğü kapsamına sokmaya çalıştı…
Fincancı'nın iftirasına destek verenlerin “Kimyasal silah yalanı fikir özgürlüğü” kapsamında ele almaya çalışması da en masum tabiriyle iftiraya ortak olmaktır…
Utanılmasa, PKK elebaşı Mustafa Karasu’nun Fincancı’nın konuşmalarını yerlere göklere sığdıramadığı açıklamalarını da ifade özgürlüğüyle kutsayacaklar!
Bu olaya siyasi pencereden bakmayan herkesin “Türk askerinin kimyasal silah kullandı” söylemine tepki göstereceği aşikar…
Yine bir takım hırslar gözleri kapatıp dilleri kilitlemezse tabi…
“Fincancı katırının ürkmesi” ülkeyi seven herkesin hoşuna gitmesi gerekir…
Gitmiyorsa kendisini sorgulaması elzemdir…
İstanbul Beyoğlu’nda İstiklal Caddesinde meydana gelen terör saldırısı da “Fincancı katırlarının” son çırpınışlarıdır…
Bu saldırıların amacı bellidir…
Daha da yapmaya çalışacaklardır…
Burada en önemlisi vatandaşın tehlikeyi fark etmesi, neyi, kimin, neden yaptığını çözmesidir…
“Fincancı katırları” rahat durmayacaktır… Orası kesin…
Mesele bizlerin, iktidar-muhalefet partilerinin ne yapacağıdır…
***
Tehlikenin farkında mısınız?
Türkiye saldırı halinde!
Hatta ve hatta savaşta!
Savaşlarla, oyunlarla yıkılamayan Türkiye, aile ve manevi değerlere yapılan saldırılarla yok edilmeye çalışılıyor…
Diziler, programlar ailenin dibine dinamit yerleştiriyor…
LGBT ile sapıklık adeta legalleştirilmeye çalışılıyor…
Bunlar tabi ki direk olarak değil de şekere kaplanmış zehir misali halkımıza, gençlerimize, ailelerimize sunuluyor…
“Aile içi şiddet ve kadınlara yönelik şiddete karşı” sloganıyla başlatılıp İstanbul sözleşmesinin 4. Maddesine yerleştirilen madde de sinsiliği ortaya çıkarmıştı…
Kadına ve aile içi şiddete yönelik dinimizin emirlerini anlayıp yapsak yetecekken sinsice kabul ettirilmeye çalışılan maddelerle aile ve kadına en büyük kötülük yapılmaya çalışıldı…
İstanbul Sözleşmesi'nin "Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması" konusunu düzenleyen 4. maddede geçen "cinsel yönelim" ve "toplumsal cinsiyet kimliği" ifadeleri onaylansaydı aile ve maneviyata yönelik saldırılar resmileşecekti, yasal dayanağa kavuşacaktı…
Tehlike elbette geçmedi…
Resmileşmese ve yasal dayanağa kavuşmasa da LGBT adı altında 3. cinsiyete yol verme çalışmaları devam ederken televizyonlardaki kadın programlarında ve dizilerdeki içerikler aldatmaları normalleştirme gayreti olarak karşımıza çıkıyor…
İşin garip tarafı çıplaklık bu sürecin en masum ayağı olarak görülüyor…
Ailenin, ahlaki değerlerin, gençlerin siyaseti de olmaz, olmamalı!
Bu nedenledir ki öncelikle televizyonları denetleyen RTÜK, sonrasında siyaset bu saldırılara birlikte duruş sergilemeli…
Geleceğimizi reyting, siyasi rant uğruna yok etmeyelim…
Gelin;
İş işten geçmeden;
Tehlikeyi görün!
***
Küçük insanların hesabı!
Küçüklük herkese göre farklılık gösterir…
Bireyin çapı da dahil olmak üzere küçüklük ve büyüklüğe bakış açısı farklıdır insanların…
Lakin, “Küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışırlar” sözü insanların niyetini, çapını anlamakta sanırım en büyük delil olacaktır…
Gerek Türkiye gerekse Zonguldak’ta kim neyi tartışıyor?
Bir bakın hele!
Kimin küçük kimin normal kimin büyük insan olduğunu çözersiniz zaten…
Sağı-solu ayırt etmeden fikirlerini savunan bu yolda mücadele eden insanlar hem kendi davalarına hem de kendilerine hizmet ederler… Bir duruş sergilerler… Saldırıya uğrasalar da…
Takdiri zor da görseler, makamlara zor da gelseler halkın gözünde “Büyük insan” olurlar!
Çünkü fikirleriyle insanlığa, davalarına katkıları vardır…
Olayları tartışan insanlar ise pamuk ipliğine bağlıdır yönleri…
Zira olayları fikirlere bağlarlarsa “Büyük”, kişilere bağlarlarsa “Küçük” insan oluverirler…
Kişileri tartışan, yalan-yanlış algılarla tartışmaya açan kişilerin, özel hayat üzerinden pirim yapma, hakaret etme, şantajda bulunma yoluna gidenlerin “Küçüklüğü” zaten aşikardır…
Ne adli mecraları kandırmak nede kendini Kaf dağında göstermek “Küçüklüklerini” yok eder!
Çerçeveyi çizdim… Küçük-büyük insanları siz çerçevelere yerleştirmişsinizdir zaten…
Küçük insanların hesabı er geç görülür…
İlahi adaletin terazisi şaşmaz!
***
HAFTANIN SÖZÜ:
“Susmakla bir sorun çözülmüyor. Vitrinlerde dolaşanlar ceplerini düşünürken şahsi çıkarları için sallayıp dururken, öbür taraftan o yaşlı ve engelli insanlarımızın sıkça yaşadığı mağduriyetleri yüreğimizde hissediyoruz canımız acıyor, elimizden geleni yapıyoruz ama bakıyoruz ki alan memnun veren memnun misali sanki hiç bir eksiklik yokmuş talebimiz asılsız yersizmiş gibi demeçler veriliyorsa bu işte başka bir şey aramak lazım”
AVRUPA ZONGULDAKLILAR DERNEĞİ BAŞKANI MEHMET KARAKULAK
***
SÖZÜN ÖZÜ:
“Edep mirastır, akıl arkadaştır. Güzel ahlak yoldaştır, karakter ise kişinin aynasıdır.”
Anlamlı sözler
Yazan: Osman Sav