Bizler ya da bizimle benzer düşünenler, aynı yolu izlemiyor olabiliriz ama en azından yolculuk yapmış olmanın keyfini yaşıyoruz.

Devrek hakkında ekonomik bir anket yapmaya ihtiyaç duymadan bir değerlendirme yapmak istiyorum. Devrek'imiz ihalesiz şekil aldığı Kordonboyu ışıklar mevkinde, trafik kurallarına pek aldırmayan insanlar var. Yıllardır "ekmek parası" peşinde koşan, Zonguldak, Bartın ve Ankara bölgelerinde yaşayan, yaz sıcaklarından etkilenmeyen Murat Bey ile kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Mesai bitiminde evine dönen Murat Bey, eğer bir telefon bulabilirse, Facebook üzerinden tanıdığı herkesi arayıp hal hatır soruyor. Ama acaba hastaneye gitmek için zamanını var mı, diye kendisine hiç sormuyor. Çünkü toplumun farklılıkları ile ön plana çıkmış bu hemşerimizle uzun zamandır merak ediyordum; nihayetinde bir şekilde görüştük. Murat Bey'e "Neredesin?" diye sorduğumda aldığı yanıt beni şoke etti: "Artık İstanbul Esenler Terminalindeyim, burada işler iyi. Devrek çok kötü, hiç para kazanamıyorum. Devrek bitmiş, burada parayı buldum." Devrek’in ekonomik durumunu özetleyen bu sözler, yurt dışına açılan bir kapı gibi. "Devrek sokaklarında değil, İstanbul'un sokaklarında yatarım," diyebilecek kadar özgüvenle kendini ifade eden bir profil ortaya çıktı. Özetle, Devrek’de durum bu; hatta öyle ki, Deli Murat bile Devrek'i terk etmiş durumda ve biz Delimize bile sahip çıkamaz olmuşuz.

Aydın Cozur kardeşimiz, Devrek'teki olaylara hızla ve cesurca koşarken bir süre önce orman yangınlarında bile dumanın arasına girmişti. Küçük kazalar da atlatmıştı, ancak son olayda bir itişme yaşandı, ama buna şiddet demek doğru olmaz; sadece bir rahatsızlık durumu olarak değerlendirebiliriz. Aydın'ın haberci olarak gösterdiği dik duruş ve özverili çabası takdire şayan. Olaylar gelişirken, yetkili kişi yanına geldiğinde, o da fikirlerini paylaşabilirdi; fakat gerilim dolu bir ortamda insanlar bir anda baskı altına girdi. Aydın, araç yanına yaklaşırken "Ben haberciyim, kimse engel olamaz," diyerek duruşunu ortaya koydu. Her ne olursa olsun, yaşananların şiddet içermemesi gerektiğini düşünüyorum; sadece bir fiske olarak değerlendirmek yeterli. İnşaatta muhataplarımdan bazıları rahatsızlığını ifade etti; amaçlarının böyle bir durumla karşılaşmak olmadığını belirttiler. Bu tür olayların, süreç içerisinde kendiliğinden düzeleceğine inanıyorum.

Devrek, Batı Karadeniz bölgesinde 18 farklı içerikle rahatsız edici bir duruma maruz kalmış bir yer. Yaşananlar ve yaşatılanlar, toplumsal çöküşle meydana çıkan konular. Daha önce kaleme aldığım bir yazıda, yaşanmış bir aşk hikayesinden sonra bir bayan tarafından "Yaşam bizim, hayat bizim; mal bizim, mülk bizim; ben seçimim," benzeri bir ifadeyle rahatsızlık belirtildi. Biz de konuyu kapattık. Şimdi yaşadığımız toplum, hepimizin ortak alanı. Bireyler yaşamak isteyebilir; ancak genel ahlak kurallarına uymadığı için yaşam kalitemizi düşürdüğünden bu konuları uyarmakla mükellefiz. Hayat ve yaşam seçimleriniz, hukukun ve ahlakın sınırları içerisinde özgürdür. Kişisel değerlendirmem, "Hırsızlık yapıyorsan ve yakalanmadıysan, masumsun," şeklinde.

Devrek'te aşk yaşamak artık zor. Eskiden aşk, güzel resimli kartlar ve çiçeklerle ifade edilirdi; şimdi lüks takılara dönüşmüş durumda. Geçmişte bir doğum günü, bir pasta ve biraz dansla biterdi; artık özel mekanlar kapatıyor ve lüks harcamalar yapılıyor. Aşkın beklentileri bu kadar yükseltmesi, aslında aşkın anlamını değiştiriyor. Özel daire alma konusuna kadar giden aşklar, bence evlilik olmalı ve kurallarına uyulmalıdır. Hayatımda asla bir para gönderiminde "Aşkım, seni seviyorum," gibi bir ifade yazmak aklıma gelmedi. Yeni fanteziler bile beni şaşırtıyor. Ama bu yaşanır ve bir gün unutulur, ardından özlemle hatırlanır. Bu süreçten ders almalı, yollarımıza dikkat etmeliyiz.