Filyos Kazıları Başkanı Prof. Dr. Şahin Yıldırım, Tios'un Karadeniz kıyısındaki en eski kentlerden biri olduğunu ve antik çağların önemli bir yerleşimi olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Yıldırım, Tios'un tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzandığını ve antik limanın Türkiye’de en iyi korunmuş örneklerden biri olduğunu vurguladı. Ayrıca, Karadeniz'de bugüne kadar tespit edilen en eski kent olarak tanımlanan Tios'ta, Milattan Önce 2 binli yıllara ait Hitit kaplarının bulunması, kentin tarihinin derinliğini ortaya koydu.
Prof. Dr. Yıldırım, Filyos'taki amfi tiyatronun Karadeniz kıyısında günümüze ulaşmış tek örnek olduğunu ve tiyatronun kapasitesinin 7 bin kişi olduğunu açıkladı. Kadıoğlu mozaikleri hakkında da bilgi veren Yıldırım, bu mozaiklerin İstanbul’daki Bizans mozaikleriyle neredeyse aynı üsluba sahip olduğunu ve korunmaları gerektiğini belirtti.
Yıldırım'ın açıklaması:
"Tios ismi kaynaklarda ilk olarak Milattan Önce 5. yüzyıldan itibaren karşımıza çıkmaya başlıyor. Kentin kuruluşu yazılı kaynaklarda Milattan Önce 7. yüzyıla dönemleniyor. Burası Helenler tarafından kurulmuş bir Milet kolonisi. Yunanlılar, Milattan Önce 8. yüzyıldan itibaren kaynak arayışı, maden arayışı, gemi yapımlarının kereste arayışı için Karadeniz’e yöneldiler ve Karadeniz boyunca, önce Sinop olmak üzere 150’den fazla kent kurdular. Bunların içinde Türkiye kıyısında günümüze kadar gelebilmiş, üzerinde modern yerleşim kurulmadığı için antik kent dokusunu koruyabilmiş tek kent Tios. Bu nedenle Tios arkeoloji tarihi açısından çok önemli.
Bizim Tios’ta yaptığımız çalışmalarda, bırakın Milattan Önce 7. yüzyılı, Milattan Öce 2 binli yılların ortalarına kadar inen kayıtlar elde ettik. Yani Karadeniz kıyılarında şu ana kadar tespit edilen en eski kent Tios. Tarih açısından çok önemli bir nota olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu sağlayan da doğal bir yarım ada ve korunaklı bir liman.
Kazılarda, Karadeniz tarihi açısından bir ilk olarak Hititlere ait kaplar bulduk. O zamana kadar Karadeniz’de Hititlerin varlığını hiç bilmiyorduk. Buralarda Palalar ve Kaşkalar adında iki kavmin yaşadığını biliyorduk. Hitit, bu iki kavimle devamlı mücadele halinde. Büyük savaşlar yapılıyor. Kaşkalar kış vakti, saldırıp Hitit kentlerini yağmalıyor. Hitit’i yok edip tarihten silen kavimler bunlar. O dönemlere ait bulduğumuz kaplar, kentin tarihinin o zamanlara, yani Milattan Önce 2 binli yıllara kadar uzandığını gösteriyor.
Bu yıllarda Romalılar tüm Karadeniz’e egemen oluyor. Pontus ve Bitinya Eyaleti adında, başkenti Kastamonu yakınlarındaki Pompeiopolis yani bugünkü Taşköprü olan bir eyalet kurarak bütün bu kentleri buraya bağlıyorlar ve kendileriyle iyi geçinenlere sikke basma hakkı tanıyorlar. Tios’un da o dönem otonom sikke basması, kentin, Romalılar açısından ne kadar önemli olduğunu da anlatıyor. Her ne kadar antik çağlar tarihçisi Strabon, Filyos için, ‘Üzerinde söz etmeye gerek olmayan bir kent’ dese de, yaptığımız, hele ki son dönem kazılar, buranın çok büyük bir metropol olduğunu gösteriyor.
Bu görmüş olduğunuz batık liman Tios’un en önemli yapılarından biri. Liman Tios’un yaşam kaynağı, dışarı açılan kapısı. Kral Handriyan zamanında birçok Karadeniz kenti gibi buraya da yapılıyor. Trabzon’la beraber o dönemin ta ki 10. yüzyıla kadar en önemli limanı olduğunu söyleyebilirim. 10. yüzyılda oluşan bir tektonik hareketle kent önemli ölçüde yıkılıyor. Oluşan tsanumi ile su seviyesinin yükselmesi sonucu, liman su altında kalıyor. Biz Amerikalı çok önemli bir sualtı arkeoloji ekibiyle birlikte, buraya, 4 dönem, su altı araştırma dalışları yaptık. Liman çevresinde yaptığımız dalışlarda onlarca batık gemiyle karşılaştık. Kentin çok iyi planlandığını da saptadığımız o araştırmalarda, antik limandan amfitiyatroya giden bir yolu da keşfettik. Yaptığımız kazılarda, antik limanın gemi bağlanan babalarını da ortaya çıkardık. Ancak dalgalar oraları yeniden kumla doldurdu ve biz Karadeniz’in azgın dalgalarına teslim olmak zorunda kaldık. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Tios, şu ana kadar Türkiye’de en iyi korunan antik çağ limanı.
Tiyatro çok önemli bir yapı türü. Buradaki tiyatronun yapımına, olasılıkla, Roma’nın en güçlü İmparatoru Handriyan zamanında, Milattan Önce 2. yüzyılda başlanmış. Ancak Milattan Sonra 4. yüzyıldan itibaren taşları sökülerek işlevsiz hale getirilmiş. Hristiyanlarla Paganlar arasındaki mücadele 2-300 yıl sürüyor ve birbirilerine çok gaddarca davranıyorlar. Paganlar, Romalıları gladyatörler ve vahşi hayvan oyunlarıyla vahşice katlediyor. Sonraki dönemde, Hristiyanlar, Paganlara aynısını yaparken kendilerine Paganları hatırlatan her türlü yapıyı yıkıyor, ya da kiliseye çeviriyorlar. Buradaki tiyatronun taşları da yüzde 80-90 oranında sökülerek kalenin surlarında kullanılmış. Tüm bunlara rağmen karşı sahil de dahil bütün Karadeniz kıyısında günümüze ulaşmış tek amfitiyatro Filyos’ta bulunuyor. Yaptığımız hesaplamalarda buradaki tiyatronun kapasitesinin 7 bin kişilik olarak tespit ettik. Bu da Filyos’un nüfusunun 20 bin kişi civarından olduğunu gösteriyor.
Kadıoğlu mozaikler, şu ana kadar antik çağ açısından ele geçmiş en nadide örneklerden birisi. Burası bir villa rustika, yani bir çiftlik evi, dağ evi. Tios’la arasında 30 kilometre mesafe olması, Çaycuma’da olan bir antik yerleşimle ilişkili olduğunu düşündürüyor. Burada iki ayrı yapı var. Birincisi apsisli kabul salonu, ikincisi mozaikli villa bölümü. İkisinin arasında, tarihsel dönemler açısından da farklılıklar var. İlginç olan şu: Kadıoğlu mozaikleri, İstanbul’daki Bizans’ın büyük sarayında gördüğümüz mozaiklerle birebir çağdaş. Her ikisinde de vahşi hayvanların gladyatörlerle öldürülmesi söz konusu. Çok özgün, çok üstün nitelikli bu mozaikler, başkent İstanbul’la neredeyse karşılaştırılabilecek bir üsluba sahip. Çok güçlü bir anlatıma sahip sahneleri var. İnanılmaz derecede dokusu ve anlatısı olan bu mozaiklerin ziyarete açılması ve korunabilmesi için, bir an önce koruma çatısının yapılması gerekiyor. Renkleri canlılığını hâlâ yitirmemiş bu nitelikli salonun, kabul salonu ötesinde başka kullanımlar için yapıldığını düşünüyorum. Bu muhteşem dokuyu kaybetmememiz lazım."
Zonguldak Haberleri