“ Yorulduk! Anla artık bizi…

Yorulduk küfür küfür taşlamaktan denizi

9 yaşındaki Yağız kayıplara karıştı! 9 yaşındaki Yağız kayıplara karıştı!

Hangi taşa dokunsak Zonguldak,

Hangi martıya dokunsak kömür izi.”

“Abartıyor muyuz ?” diye sorduğum çok oluyor. Acaba diyorum; Yoğun emek,işçi sınıfı,kirlenen havamız, göç veren kentimiz, emekli kenti, gariban madenci vs. gibi tanımlarla sürekli Türkiye gündeminde olmak için ve kendimizi kamuoyu önünde acındırmak için çok mu abartıyoruz?  Asla abartmıyoruz ve buna da ihtiyacımız yok,bu  kentin geçmişinde ve geleceğinde söz sahibi olanların beyinlerinde taşımadığı aidiyet duygularının zayıflığından bu günlere geldik ve böyle giderse de değişen bir şey olmayacak. Bu kentte yaşıyorum diye değil, başka yerleri de gezip dolaştığım için yapmış olduğum değerlendirme duygusal değil tamamen objektif olacaktır.

Geçmiş tarihli bir anekdotumu sizlerle paylaşarak giriş yapmak istiyorum. Yaklaşık 20 yıl önce yurt dışından misafirlerim gelmişti, bana göre elit tabaka diyeceğim insanlardı, akşam saatlerinde geldikleri için MMO nın sahildeki lokaline götürdüm, alt kata indik ve balkonda bize ayrılan masada yerimizi aldık. Bundan sonra gelişen olayları anlatmak için benim kelime hazinem yetersiz kalır, şu kadarını söylüyorum; Dalga sesi, yemeğin güzelliği ve yanında içtiğimiz  kaliteli şarapların yarattığı kompozisyon adamlarda nasıl bir iz bıraktıysa; iki de bir bana dönüp: “siz gerçek cennette yaşıyorsunuz da farkında değilsiniz.”  Çünkü ben vasat bir şehir olarak anlatmıştım kendilerine, ama benim çok yanıldığımı ve buranın bir cennet olduğunu defalarca söylediler. Sabah olduğunda tekrar limana gittik ve bir kayık kiraladık Zonguldak-Kapuz -İnağzı turu attırayım dedim, kayığa bindik adamlar daha da hayran kaldılar, denize açıldık, turu tamamlamak için tekrar limana döndüğümüzde  bizim odadaki görevli balkona çıktı,elindeki çöp bidonunu deniz boca etmesiyle…? Gerisini yazamayacağım, ama benim yerimde olmayı sanırım kimse istemez.

 Durumuz tam olarak bu olmasa da üç aşağı beş yukarı aynıdır, bu kentin kıymetini bilirsek burası bir cennet kardeşim! Bilemezsek ve birbirimize dalaşır, birbirimizin ayağına çelmeler takarsak, kendi değerlerimizi ayaklar altına alır,hak etmeyen mevki ve makam sahiplerini el üstünde taşırsak bundan iyisi Şam’da kayısı. Daha ne diyeyim. Bu kent dün olduğu kadar gelecekte de bu ülkenin lokomotifi olmaya devem edecektir, ölümüne  katma değer yaratmaya devam edecektir -yeri gelmişken bu kentin yer altı zenginliği kömür olarak 1300 000 000 ton diyorduk ya, bu konuda bir şeyler bilen biri olarak söylüyorum bu rakamın birkaç katı kömürümüz var, bu konuya daha sonra değineceğim. Yerüstündeki zenginliğini anlatmak  zor ama şu kadarını şöyleyim; Yılın on iki ayı ve dört mevsim mutlaka bir mahsulü size verir, hiç boşu yoktur, daha ne olsun? Bütün bunlara rağmen,aldığından daha fazlasını merkezi yönetimlere vermesine rağmen, biraz nazlanması, bir şeylerin beklentisi içine girmesi, kentimizi insan gibi insanlar atanarak ve seçilerek yönetilmesi isteğimiz çok görülmemeli, artık  biz de yorulduk küfür küfür taşlamaktan denizi.

 

https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-yorulduk-174.html

Editör: TE Bilisim