( Bilmem Anlatabildim mi?)
Dünkü yazımdan sonra aşağıdaki tarihi kronolojiyi sunmak elzem oldu ama açık söylüyorum benimkisi bir durum tespitidir, böyle konuları uzmanlarına bırakmak ve onların dediğine harfiyen uymak gerekir.
Antoninus Vebası (Galen'in Vebası)
Milattan sonra 165-180 yılları arasında Roma İmparatorluğu'nda ortaya çıkan salgın, günde iki bin kişinin ölmesine sebep oldu, dünyanın ilk büyük salgınlarından biriydi. Bu salgın, dönemin Roma İmparatoru Lucius Verus'un hayatını kaybetmesine sebep oldu. İmparatorun yanı sıra Roma'nın toplam nüfusunun yüzde 30'unun hayatını kaybetmesine neden oldu.
Jüstinyen Vebası
Milattan sonra 541 yılında ortaya çıkan Jüstiyen Vebası, yaklaşık 25 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bilim insanları salgının nedenini Asya veya Mısır kökenli olduğunu tahmin etmektedirler. Hastalık normal seyrinde devam ederken, zamanla kendi kendine yok oldu. O dönemin en kalabalık şehirlerinden biri olan Konstantinopol nüfusunun yüzde 40'ını kaybetti. Salgın nedeniyle iş gücü ve asker kaybeden Bizans'ın zayıflayıp, saldırılara açık hale gelmesine neden oldu. Bu da Avrupa tarihinin zamanla kökten değişmesine neden oldu.
Kara Veba
1346-1353 yılları arasında ortaya çıkan Kara Veba salgınıyla 75-200 milyon arasında insan hayatını kaybetti. Avrupa nüfusunun yüzde 30-60 ını kaybetti.
Amerika'nın su çiçeği ile tanışması
15. yüzyılda Avrupalılar yeni dünyayı yani Amerika’yı keşfetti. Bu keşif sonucunda, kendilerinde bulunan bakteri ve mikropları da buraya getirdiler. Bunun sonucunda ise Avrupa'nın üçte birinin ölmesine neden olan suçiçeğini Amerika kıtasındaki yerlilere bulaştırdılar. Bu olay sonucunda Amerika kıtasındaki yerli nüfusun yüzde 90'ı hayatını kaybetti. 19. yüzyılın başına kadar her iki Amerika yerlisinden biri Avrupa'dan gelen hastalıklar nedeniyle öldü.
Cocoliztli Salgınları
16. yüzyılda Yeni İspanya adıyla bilinen ve şu an Meksika olan yerde, birkaç farklı hastalığın aynı dönemde ortaya çıkmasıyla yaşanmış salgın felaketine cocolitzli salgınları ismi veriliyor. Bugün yapılan incelemelere göre Salmonella bakterisi nedeniyle olduğu düşünülen salgınlar 1520 ile 1576 yılları arasında 15 milyona yakın insan öldürdü.
7 farklı kolera salgını:Bugüne kadar yedi farklı kolera salgını yaşansa da, bunlardan en ölümcülü olan üçüncü salgındı. 1852 ile 1860 yılları arasında ortaya çıkan üçüncü salgın, içme sularının kirlenmesinden dolayı ortaya çıktı. Uzun zaman boyunca insanlar, dışkı ve atıklarını, su içme kaynaklarına dökmesi sonucu Hindistan'da ortaya çıktı.
Üçüncü Veba salgını
1855-1859 yılları arasında Çin'de başlayan ve sonrasında tüm dünyaya yayılan salgın, yalnızca Çin ve Hindistan'da 12 milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep oldu. Jüstinyen Vebası ve Kara Veba'nın ardından gelen üçüncü veba olduğu için adına Üçüncü Veba denildi.
Tifüs salgını
1914-1918 yılları arasında yaşanan Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan Tifüs salgını, Tifüs bakterilerini taşıyan bitlerden dolayı Avrupa ve Asya'da toplam 25 milyon insana bulaştı. Sovyetler Birliği ülkelerinde 3 milyona yakın insan salgın nedeniyle hayatını kaybetti.
İspanyol Gribi
Birinci Dünya Savaşı'nın ardındaki yıllarda 500 milyon insana bulaşan İspanyol Gribi, H1N1 influenza virüsü nedeniyle, yüksek ateş ile dünya genelinde 50 ile 100 milyon arasında insanın ölümüne yol açtı.
Asya Gribi
1957 yılında Çin'de başlayan Influenza-4 virüsünün ördeklerde mutasyona uğrayarak insanlara bulaşması sonucunda ortaya çıktı. 4 milyona yakın insanın canını alan virüs, bulunan bir aşı sayesinde durdu.
HIV (AIDS)
20. yüzyılın ortalarında maymunlardan insanlara geçtiği anlaşılan HIV'nin ilk örneği 1959 yılında Kongo'da ortaya çıktı, teşhisi ve adı 1980'lerde konuldu. Son 30 yılda 36 milyon insanın canını alan HIV için kesin tedavi henüz bulunamadı. Yalnızca önlemler biliyor ve hastalığa yakalandıktan sonra bir ömür boyu ilaç kullanmak gerekiyor.
Sonuç olarak;
Bütün bu kronolojiye bakıldığında hiçbir virüs ve salgın hastalık oğlak-yengeç dönencesinin dışında çıkmamış ve ilginçtir genellikle ilk çıkışları Asya ,Hindistan ve Çin menşei taşımaktadırlar ve daha ilginç olanı salgın hastalıkların en pik yaptığı dönemler kış ve kış bitimi, bahar başlangıcı ve zayıf bünyelerdir.
Eski tarihlerde bu kadar insanın ölmesi; yetersiz beslenme ve tıp bilimleri yerine, ya orman kanunları uygulanmış ya da inançlar ve dualara sığınmışlardır, virüslere bağlı çoklu ölümler, daha sonra kendiliğinden yok olmuşlardır, tabi; Kuduz aşısı, verem, çocuk felci, tifo, veba, kolera vs. gibi salgın hastalıklar gelişen bilinçli tıp ve keşfedilen aşılar sayesinde ortadan kalkmışlardır. Nasıl ki dünya ısısını mevsim normallerinin 1-2 derece dışına taşıdığımızda başımıza gelecek felaketlerin büyük boyutlarda olacağını tahmin edebiliyorsak virüslerde de aynı kural geçerlidir, üreme şartları oluştuğunda harekete geçiyorlar, ürüyorlar, yaşamak için öldürüyorlar, kısa bir süreliğine ve “görüşmek üzere” deyip gidiyorlar hepsi bu. Bize doğa şunu açıkça söylüyor da biz anlamak istemiyoruz; “İstediğin kadar koruma aşısı bul, istediğin kadar önlem al, sen benim dengemi bozup diğer canlılarımın yaşama alanına tecavüz ettiğin sürece ben seninle uğraşacağım, şimdi gitsem bile başka bir zamanda, başka bir suretle yine geleceğim ve bu meydanı tek başına sana bırakmayacağım, sen olmazsan bile ben diğer canlılarla dönmeye devam edeceğim, bilmem anlatabildim mi?”