Ülke olarak gerçekten çok zorlu günlerden geçiyoruz. Yaşanan ekonomik sıkıntılar sebebiyle insanlarımızın psikolojisi de dengesi de bozuldu. Zengin ile fakir arasındaki mesafeyi görmek için DÜRBÜN’le baksanız mümkün değil göremezsiniz.

“Zengin, orta direk, fakir ve yoksul” olarak adlandırılan bu kesimlere bakıldığında ortada sadece ZENGİN kaldı diğerleri ise ağır yaşam şartları arasında debelenip duruyor. İşte bu sebeple “Ezin şu enflasyon belasının başını” diyoruz ve ısrarla da altını çiziyoruz. Yoksa günümüz şartlarında ve geçim standartlarına bakıldığında 4 kişilik bir ailenin evine girmesi gereken para en azından 15-20 bin lira arasında olmalıdır.

Her akşam haberleri izlemekten utanır olduk. Kavgalar, gürültüler, tartışmalar, bıçaklanmalar, cinayetler, tacizler, kadınların sokak ortalarında darp edilmesi ve hatta öldürülmesi gibi hadiselerin tek sebebi işte hep psikolojilerin ve dengelerin bozulmasından kaynaklanıyor. İnsanlar artık patlamaya hazır bir bomba gibi. En ufak bir fitil ateşlendiğinde kıyametler kopuyor, milyonlarca aileler bu tür çirkinlikleri izlerken adeta sokağa çıkamaz hale geliyor ve özellikle de büyük şehirlerde yaşamak çok zorlaştı.

Bu tür hadiselerin ve çeşitli sebeplerden dolayı olumsuz durumların başı ezilmedikçe kronikleşir ve her şey çığırından çıkar. Bu hale nasıl geldiğimiz kadar bu durumdan nasıl çıkacağımız çok önemlidir.

Devleti yöneten büyüklerimizin vatandaşların özellikle geçim standartlarını günün şartlarına göre ayarlayıp denge sağlayamadığı taktirde bu çirkinlikler toplumun moralini daha da bozulmasına devam edecektir. Elbette devleti yönetenler ülkenin içinde bulunduğu şartlara göre hareket etmektedir ancak yaşam şartlarının da mutlaka düzeltilmesi de şarttır. Zam-zam yaparak çözüm olmaz.

Her gün etiketler değişmekte, vatandaşlar da “Neden bu fiyatlara sürekli değişiyor” demekten yorulur hale geldi ve fiyat algısını da kaybetmeye başladı. Tüketicinin gücü kaybolduğu gibi enflasyonun da psikolojisi bozulur hale geldi. İşte şu anda yaşananlar tam bu haldedir.

Dolar, Euro aldı başını gidiyor. Dövize göre belirlenen piyasayı kontrol etmek vatandaşlarımızı da çıkmaz noktaya getiriyor çünkü verilen zamlar günden güne eriyor alım gücü zorlaşıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük parası olan 200 tl ile ancak 1 kilo peynirin alınabildiğini düşünecek olursak çıkın işin içinden. Bu zor şartlara 6 Şubat’ta meydana gelen deprem de hesaba katıldığında dengesi iyice bozulan bütçenin toparlanması için gıda hariç vergiler arttırıldı. Artan bu vergiler bütün ürünlere de yansıyınca ÖTV artışıyla birlikte akaryakıt fiyatları da uçtu ve bütün fiyat algısı da tamamen bozuldu.

Bütün bunlar yaşanırken Ticari ahlakı zayıf olanlar fırsat bilip hemen elindeki ürünlerin etiketini değiştirip zaten zor şartlar altında geçinmeye çalışan dar gelirlileri hepten çıkmaza sokuyor. Kurala da ahlaka da aykırı ama dinleyen kim? Gözlerini para hırsı bürümüş, “Ben Kral olayım” da alttaki ezilmiş onların umurunda değil.

Yani işin özeti şudur.

Evet ülkemizde ciddi sıkıntılar var, ancak bireysel özgürlükler bir başka bireyin özgürlüğünü kısıtlıyorsa, ona zarar veriyorsa ekonomide de özgürlük kuralı bozuluyorsa işte devletimizin bu densizlere müdahale etmesi gerekir diye yazımı noktalıyorum. İnşallah daha fazla psikolojiler ve dengeler bozulmadan güzelim Türkiye’mizde her şey eskisi gibi olur. Türk Milleti her şeyin en iyisine layıktır. Kalın sağlıcakla…