1968 yılından 82 yılına kadar gariban, ıssız bir dağ köyünde ikamet ettim. Taş dolu tarlalarımıza "kara sabanla" ektiğimiz buğdayları eski usul değirmende öğüttürdük. Bu unlardan, evdeki ocakta ya da bahçedeki fırında pişirilmiş ekmekleri yedik.

Liseye giderken şehre taşındık. Beyaz undan yapılan, hiçbir şekilde vitamin içermeyen, glisemik indeksi çok yüksek endüstriyel fırın ekmeklerini tüketmeye başladık. Bu durum, 4 yıl boyunca İstanbul’daki üniversite eğitimimde de devam etti.

Beyaz ekmekler, kötü margarinler, asitli içecekler, işlenmiş gıdalar bünyeme fazlaca girince feci bir kabızlık sorunu ile karşı karşıya kaldım. Büyük dert olan kabızlıktan ötürü hemoroid (basur) da ortaya çıktı. Kullanmadığım hap, merhem, geleneksel yöntem kalmadı. Tanıdığım birçok insan kabızlık ve hemoroid için eski usul yöntemler önerdiler. Hepsini denedim. İyi sonuçlar alamadım.

1993 yılında Manisa’da, çaresiz kalınca hemoroid ameliyatı oldu. Bunu düşmanıma bile önermem. Zira ameliyattan sonra 2 ay kadar feci sancılar çektim.

2010 yılına kadar kabızlık ve hemoroid sorunu stres, aşırı iş yükü, kötü beslenme durumlarında ara ara ortaya çıktı. O vakitler KKTC’de çalışıyordum. Şeker, tansiyon gibi değerlerim çok kötü haldeydi. Kilom normalin yüzde 50’si kadar yukarıda idi. 2 katlı binaya bile çıkmaya üşeniyordum. O dönemde Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay adlı hekimin kitaplarını tetkik ettim. Uzmanın önerilerini uygulamaya başladım. Kabızlık ve hemoroid sorunu yok oldu. Tansiyon, şeker gibi dertler de bitti.

2020 yılında geldiğimde prostat büyümesi sorunu ile karşılaştım. PSA değerim 3,93 – 6,93 arasında değişmeye başladı. Bu konuyu tetkik ederken Dr. Murat Kınıkoğlu’nun makale ve videolarını inceledim. Vegan (bitkisel) beslenen kişilerde prostat bezindeki büyümenin yok olduğu öne sürülüyordu. Her gece 3-5 kez lavaboya gidiyordum. Hemen vegan beslenme yoluna yöneldim. Yaklaşık 3-4 yıldır tam olmasa da ağırlıklı olarak bitkilerle besleniyorum. Prostat bezinin PSA değeri de 3,5-4 arasına geriledi.

Son 14 yılda beyaz, kepeksiz ekmeklerden uzak durmaya çalışıyordum. Bir türlü buğday türevlerinden tamamen kopamamıştım. 1 Mayıs 2024’ten bu yana ekmeği yüzde 99 oranında sildim. Aradan geçen 4 ayda 6-7 kilo azaldım. Fırıncılar, ekmek üreticileri çok kızabilir ama içinde 17 çeşide kadar ilave kimyasallar bulunan hamurdan yapılan şeyleri tüketmeyin derim.

8 yıl kadar önce Zonguldak’ta çalışırken okula eski bir öğrenci geldi ve kendisi ile ilgili bir evrak istedi. Fırıncılıkla uğraştıklarını ifade etti. “Hangi ekmek sağlıklı?” diye sordum. Beyaz ve kahverengi ekmekleri aynı undan yaptıklarını, gıda boyaları ekleyerek köy ekmeği tarzı ürünler de çıkardıklarını övünerek anlattı. Yani halkımız kandırılıyor. Kahverengi görünümlü ekmekler çoğunlukla doğal değil. Zararlı boyalar içeriyor. Aldanmayın.    

Bunları hekim önerisi, tıbbi tavsiye olarak yazmadım. Sadece kişisel durumumu yansıttım.

Hisse senedi

Ara sıra altın, gümüş, döviz, beton gibi ürünlerin asla reel getiri sağlamadığını, sadece birikimin değerini kısmen muhafaza ettiğini ifade eden yazılar hazırlıyorum. Bu konuları idrak edemeyen, ekonomiden, enflasyondan habersiz az bilgili tiplerin sataşmaları, hakaretleri ile karşılaşıyorum.

Altın asla yatırım aracı değildir. Sadece saklama aracıdır. Bundan 10-11 yıl önce altının gramı 53-57 dolar arasında idi. O zaman parasını altına yatıran kişilerin şu anda hala aynı parası vardır. Bugün 1 gram altın 85-88 dolar aralığında seyrediyor. ABD dolarındaki 10 yıllık erime (enflasyon, değer kaybetme) yüzde 35-40 nispetinde olduğundan, altının aslında 10 yıl önceki seviyeden bile aşağıda olduğu görülür. 88 dolardan yüzde 35-40 oranında enflasyon payı düşerseniz 51-56 dolar değeri karşımıza çıkar.

2013 yılında 70 bin dolar karşılığı hisse senedi bozdurarak ortalama bir konut aldım. Bu ev şu anda hala aynı parayı ediyor. Eğer hisseleri elden çıkarmasaydım şu anda 33-35 milyon değerinde olacaklardı.

Çok itiraz eden olacaktır ama yazayım, konut asla reel getiri sunmuyor. Halkımız, ekonomiyi, borsayı, hisse senedini bilmediği, araştırmadığı için ev alarak para kazanacağını sanıyor. Evler alıp kiraya vermek de reel olarak getiri sunmamaktadır. Zira yıllar geçtikçe bina eskidiği için değeri yüzde 50-70 arasında düşmektedir.

Emlakçı, dövizci, kuyumcu tayfasının doymak bilmez üyeleri az bilgili kitleleri sürekli olarak altın, döviz ve emlak gibi ölü yatırımlara itiyor.

Her eve 1 kilo altın koysak sanayileşme olmaz. Üretim zerre artmaz. Her eve 1000 dolar koysak yine milli gelirimiz artmaz. Sadece tefeci baronlar ihya olur. Döviz almak demek ABD ve AB’ye faizsiz borç vermek demektir. Kripto emtialar (coin) da tamamen Yahudi tefeci baronların oyuncağıdır. Bunlara asla bulaşmayınız.

Şu anda İstanbul’daki borsada 569 şirketin hisse senetleri işlem görmektedir. Bunların arasında spekülatif, manipülatif, oyun aracına dönüşmüş, zararda olan şirket senetleri de vardır. Hisse senedine yatırım işini bilimsel verilerle yapan kişilere sorduğumuzda reel getiri sağlayan, temettü (ödeyen) şirketlerin 40-50 adet olduğunu görürüz. Rastgele hisse senedi almayınız. Hisselerin grafiklerini web üzerinden açınız. Son 10 yıl zarfında fiyatı merdiven gibi sürekli yukarı doğru giden hisseleri alınız. BİST100 endeksinin içinde yer alan 100 şirketi ön plana alınız. Patronları kötü niyetli, günlük işlem hacmi 100 milyon TL’nin altında olan şirketlere ortak olmayınız.

Ali Özdemir

Eğitimci-Yazar-Yayıncı

www.aliozdemir.net

[email protected]     

0505 220 83 85

01.09.2024