Bahis, durum öyküsünün kurucusu kabul edilen Anton Çehov’un kaleme aldığı çok etkileyici bir öyküdür. Peki, öncelikle nedir bu durum öyküsü?
Durum öyküsü özetle serim, düğüm, çözüm gibi bölümleri içermeyen; okuyucuya günlük hayattan kesit aktaran öykülere denir. Metinde bir durum ön plana çıkar zaman ve mekân belirsizleşir, diyebiliriz.
Bahis öyküsünde de aynen böyle oluyor. Doğrudan durumun içine uyanıyoruz. Bankerlerin, gazetecilerin ve dönemin entelektüel kesiminin oluşturduğu bir toplumda ölüm cezası ve ömür boyu hapis cezası üzerine bir tartışma dönüyor. Hangisinin daha kabul edilebilir ya da tercih edilebilir olduğunu sorguluyorlar. Kimileri her ikisini eşit görürken bazıları ölümü yeğliyor. Derken ev sahibi, ölümü yeğlediğini söylüyor. Bunun ardından 25 yaşındaki avukat karakterimiz ise en kötü yaşamın bile hiç yaşamamaktan daha iyi olduğunu dile getiriyor. Ardından öyküye adını veren bahis vuku buluyor. Banker ve avukat 15 yıllığına bir iddiaya giriyorlar. Avukat eğer bu süre zarfı içinde kitap gibi birkaç basit şey dışında hiçbir şey istemeden bankerin bahçesindeki kulübede yaşamayı başarırsa 2 milyona sahip olacak ama iki dakika bile erken çıkarsa bahsi kazanamadığı anlamına geliyor. Bu da bankerin parayı avukata vermemesi demek oluyor.
Öykünün giriş bölümünü oluşturan bu kısım okuyucuda merak uyandırdıktan sonra hızlanıyor. Artık öykü günler üzerinden değil yıllar ve aylar üzerinden anlatılıyor. Zaman, mekân önemsizleşirken yer yer güçlü betimlemeler okuyoruz ama her zaman için odak noktamız bahis oluyor.
Avukatın yıllar içinde neler istediği, ne yaptığı, değişimi birkaç cümleyle özet olarak kaleme alınıyor. 10. yılın sonunda öykünün ortasına geliyoruz. Detaylar esaret altındaki avukatın okuduğu kitaplarla şekillenirken sonunda her şeyin biteceği o güne geliyor. Öykü bir kere daha tek bir ana odaklanıyor ve bu vesileyle yavaşlıyor.
Bankerin artık eskisi kadar zengin olmadığını görüyoruz. Geçen 15 yıl içinde hayat istediği gibi gitmemiş. Belki de avukata 2 milyon verirse bir dilenciden farkı kalmayacak. Bu korkuyla son gece avukatı öldürmek için kapısına dayanıyor. Buradaki betimlemelerle yılların bir yerden geçip gidişini okuyoruz. Zaten öykü genelinde betimlemelerle zaman kavramı anlatılmak amaçlanmış.
Avukatın 40 yaşındaki hâlini görüyoruz. Bankerin çaresiz düşüncelerini… Derken ne öykünün başında ne de sonunda tahmin etmediğimiz bir şey oluyor.
Öykü bittiğinde şahsi olarak anladığım “Önemli olan çok zaman geçirmek değil, zamanı nasıl geçirdiğimizdir.” düşüncesi oldu. Yazar bambaşka şeyler de anlatmış ama bence ortak dilimiz bu olabilir.
Sonuç olarak iyi bir durum öyküsü nasıl yazılır, diyenler için kurucusundan çok güçlü bir örnektir Bahis. 15 yıl birkaç cümleye sığarken 2 gün içindeki birkaç dakikanın -öyküye bakarak- uzun uzun anlatılması önemli olanın fikir olduğunu gösteriyor ya da fikri öldürmeden anlatmanın…
Kübra Akkuş