ZONGULDAK Bülent Ecevit Üniversitesi’nde (BEUN) Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayı düzenlendi. Çalıştayın açılış konuşmalarını Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, AK Parti Grup Başkanvekili Leyla Şahin Usta yaptı. Avrupa Birliği Parlamentosu’nun kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin, düzenlemelerini yapmayan ülkelere karşı direktifler yayınladığını belirten Leyla Şahin Usta, “Avrupa Birliği üyesi veya dışındaki ülkelere baktığımızda kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili yapılması gereken tüm tedbirleri ve önlemleri alan tekbir ülke var, o da Türkiye” dedi.
BEUN Sezai Karakoç Toplantı Salonu’nda Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddetle Mücadele Çalıştayı düzenlendi. Çalıştaya il protokolü, akademisyenler, öğrenciler ve kamu görevlilerinin yanı sıra açılış konuşmacıları olarak Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, AK Parti Grup Başkanvekili Leyle Şahin Usta katıldı.
‘BATIDA CİDDİ BİR VERİ EKSİKLİĞİ VAR’
Çalıştay fikrinin Narin Güran cinayetinin haberlerde gündem olduğu zamanda Rektör İsmail Hakkı Özölçer ile yaptıkları sohbette ortaya çıktığını anlatan Saadet Oruç, “Rusya’yla batı arasındaki gerilime bakıyorsunuz, 3’üncü Dünya Savaşı mı çıkacak, Gazze’de yaşananlara bakıyorsunuz, pandemiden bu yana bir şiddet anaforu var. Kadına karşı şiddet sadece ülkemiz kesitinde değil, uluslararası düzlemde de çok siyaset üstü, çok farklı bir araya gelişi elzem kılıyor. Kadına karşı şiddet de genel şiddet değil, 2022 yılında Fransa’da aile içi şiddetten dolayı hayatını kaybeden kadın sayısı 118. Erkekler de kadınların şiddetine uğruyor ama 27 kişi, çocuk sayısı 12. Aslında üzerinde durulması gereken bir ‘kadına karşı şiddet’ konusunun çok farklı boyutları olan, ekonomik, psikolojik, kültürel nedenleri olan bir durum söz konusu. Özellikle kadına karşı şiddet konusunda, batıda ciddi bir veri eksikliğini altı çiziliyor. Örneğin Avrupa Birliği’nde bir gazeteciler ağı bir araya gelmiş rakam bulamadıkları için kendileri tek tek verileri alt alta getirip, şiddete uğrayan kadın sayısını toparlamaya çalışıyorlar. Çünkü burada çok ciddi bir veri eksikliği var. Ama Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın başlattığı verileri toplayan İstatistik Komitesi var. Kadına karşı şiddet konusunda önce durumun tespitinin yapılması gerekiyor. Tam burada üniversitelerin oynaması gereken bir role atıfta bulunmak gerekiyor” dedi.
ŞEREF MALKOÇ TÜRKİYE’DE OLAĞANÜSTÜ ÇALIŞMALAR OLDU
Öğretmenlerin şiddetten uzak nesiller yetiştirmesini temenni ederek Öğretmenler Günü’nü tebrik eden Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, “Öğretmenler, umut ediyorum ki, gelecek nesillerin şiddetten uzak, merhametle sevgiyle ve şefkatle dolu olarak yetiştirirler. Tarihe baktığımızda tarih boyunca hep şiddet olmuştur. Bu şiddetin en çok mağduru kadın ve çocuklardır. Şiddetten nasıl uzaklaşılır, nasıl önüne geçilir; burada eğitim öne çıkıyor. Dünyanın yakın tarihine bir baktığımızda, Bosna’da 250 bin insan katledildi. Bunların çoğu kadın ve çocuktu. Şimdi Rusya-Ukrayna savaşı devam ediyor, savaş askerler arasında yapılıyor ama asıl mağdur kadın ve çocuklardır. Gazze zaten bütün insanlığın vicdanını karartan, yaralayan bir konu. 7 Ekim 2023’ten beri devam ediyor, dünyanın en gelişmiş silahları, en ileri teknolojisiyle bir avuç yere sıkışmış 2,5 milyon insan var, 45 bin kişi katledildi. Bunun çoğu savunmasız yine kadın ve çocuklar. Biz bunlara duyarsız kalmadık, Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde kadın ve çocuğa şiddet konusunda, Türkiye’de olağanüstü çalışmalar oldu. Dünyada kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda, yasal olarak devletin yapması gereken düzenlemeler yapıldı, idari tedbirler alındı. 2007 yılında uygulamaya alınan ‘kadın yönelik şiddetle mücadele programı’ 2021-2025 kadına karşı şiddetle mücadele, ulusal eylem planı. Bunlar bu sürecin birer parçası. Özellikle çocuklara yönelik olarak 2005 yılında çıkarılan ‘çocukların korunmasıyla ilgili kanun’ ve kadına ve çocuğa yönelik şiddetin cezasının arttırılmasına yönelik çalışmalar yapıldı. Devletin bütün kurumları yapılması gerekeni mümkün olduğunca yapıyorlar ama bunlara rağmen insanlığımıza dokunan, onuru zedeleyen olayları maalesef yaşamaktayız” diye konuştu.
‘MAHALLEMİZDE BOŞANMA OLDUĞUNU HATIRLAMIYORUM’
Geçmiş yıllarda yaşadığı Trabzon’da boşanma veya şiddet olayları görmediğini anlatan Malkoç, “Mahallemizde veya köyümüzde boşanma olduğunu hatırlamıyorum. Acaba çocuktuk da bize mi intikal etmiyordu Kadına karşı şiddet hatırlamıyorum. Birisi teşebbüste bulunsa da köyün kahvesine, bakkalına gidemezdi. Sokağa çıkamazdı. Okuma yazma desen, refah seviyesi desen şu an daha yüksek, bu başka bir hastalık, şiddet. Kadına şiddet, çocuğa şiddet, yaşlıya şiddet, akran zorbalığı, engelliye şiddet, mülteciye şiddet bunlardan sonra bir de öğretmene şiddet çıktı. Ardından doktora şiddet çıktı. Şimdi de dünyada olmayacak bir şey, polise şiddet çıktı. İnsan bazen düşünüyor ‘bu tedbirleri aldık, yasal düzenlemeleri yaptık, devletin bütün kurumları harekete geçti. Ama acaba neyi eksik bıraktık ya da tedbirlerde hata mı var’ Burada üniversitelerimiz, toplumumuza, yasalara mevzuata, uygulamaya bakarak araştıracaklar, ortaya koyacaklar. Genelde, şiddet konusu olduğunda belli kesimler devleti suçluyor. Hedeflerinde cumhurbaşkanı veya iktidar ama mesele bu kadar basit değil. Bu toplumsal bir hastalık, o parti gider bu parti gelir, şiddet önlenir. Veya klasik sorunlarımız halledilir diye kesinlikle kimse düşünmesin. Bunlar sosyolojik, toplumsal olaylardır. Toplum olarak mücadele etmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.
‘TBMM SERT TEDBİRLER ALABİLİR’
Medyanın cinayet haberlerinde, cinayetin işleniş biçimini detaylandırmasını eleştiren Malkoç şöyle konuştu “Şiddete eğilimli olan canileri harekete geçiriyor ve onlara yeni metotlar öğretiyor. Medyayla ilgili konu sadece yasal düzenlemeyle çözülecek bir şey değil. Herkesin sorumluluğu var. Medyanın da kendi kendini kontrol etmesi gerekir, elbette basın özgürlüğü olacak ama basın özgürlüğü her şeyi yazmak, her şeyi konuşmak değil. Aynı zamanda basın sorumluluğu da var. Eğer basın bunu yapmazsa bir müddet sonra ‘kadına ve çocuğa şiddet’ konusunda basının yazdığı, çizdiği, konuştuğuna karşı TBMM daha sert tedbirler alabilir.”
USTA KADINA ŞİDDET İNSANLIPA KARŞI İŞLENMİŞ BİR SUÇTUR
Kadın haklarını, insan haklarının alt dalı gibi değil, ana bir başlık olarak gördüğünü ifade eden Leyla Şahin Usta, “Kadına karşı şiddet sadece bireylere değil, toplumsal barışa ve insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suçtur. O yüzden şiddetle mücadelemizi her zaman için sıfır tolerans ilkesiyle yürütmeye çalışıyoruz” dedi.
‘TÜRKİYE KADINA ŞİDDETE KARŞI MEVZUAT DÜZENLEMELERİNİ TAMAMLAMIŞ TEK ÜLKE’
Zaman zaman ‘neden kanunlarımız yetersiz, neden mevzuatta eksiklikler var’ eleştirileri aldıklarını ifade ederek yapılan düzenlemeleri anlatan Leyla Şahin Usta, sorunun sadece hukuki düzenlemelerle çözülmeyeceğini söyledi. Şahin Usta, “Kanunlarımıza, mevzuatımıza baktığımızda 2005’ten bugüne kadar yapılan pek çok düzenlemeyle kadına yönelik, çocuğa yönelik şiddetle mücadelemizde ciddi adımlar atılmış bulunmakta. Şunu soran olabilir, 6284 çıktı, İstanbul Sözleşmesi çıktı, meşhurdur herkes bilir. Türkiye bu sözleşmeyi 2011’de taraf olarak imzalamıştı, onaylamasını 2012 yılında yaptı ve 2012 yılında 6284 sayılı kanun çıkarıp kendi iç hukukumuza yerleştirip düzenlemesini yaptığımız bir sözleşmeden çekildik. Çekilmemizin sebeplerinin daha farklı olduğunu, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddetle olan mücadelemizde asla bir gevşemeye veya bir geri adım atmaya sebep olmadığını çok net söylemek istiyorum. Çünkü 6284 kanunumuz, 2012 yılında yürürlüğe girdi ve hala aktif bir şekilde uygulanıyor. Hiçbir maddesinde de hiçbir değişiklik yapılmadı. Bununla ilgili olarak Avrupa Birliği Parlamentosu’nun yeni yayınladığı bir direktif var. Bu direktifi neden yayınladı derseniz, kadına yönelik şiddetle ilgili Avrupa Birliği’ne üye olan ülkelerin, var olan mevzuatlarında yeterli düzenlemeleri yapmaması sebebiyle yeni bir direktif yayınlandı. Bu direktif Mayıs 2024’te yayınlandı. Direktif dedi ki; ‘Parlamento üye devletleri, size bu hükümleri yerine getirmek için 3 yıllık süre tanıyorum’ dedi. Avrupa Birliği üyesi veya dışındaki ülkeler, baktığımızda yapılması gereken kadına yönelik şiddetle mücadeleyle ilgili yapılması gereken tüm tedbirleri ve önlemleri alan tek bir ülke var, o da Türkiye. Mevzuat açısından, hukuk kuralları açısından, normlarımız açısından Avrupa Birliği’nin direktiflerine uygun düzenlemeleri yapan tek ülke Türkiye. İşte 6284, müstakil bir kanun olarak yapıldı ve onun altındaki düzenlemelerle bu direktiflerin hepsi yerine getirilmiş oldu. O yüzden sözleşmeden çıkmış olmamız, bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemizde asla ve kata bir geri adım değildir. Kararlılığımızda asla ve asla bir gevşeme değildir” diye konuştu.