Zonguldak'ta insan hakları istişare toplantısında konuşan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, "Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu üç temel alanda insan haklarının korunması ve geliştirilmesi noktasında görev ifa ediyor" diye konuştu. Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü Konferans Salonu'nda insan hakları istişare toplantısı gerçekleştirildi. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç'ın kurumu tanıttığı toplantıda insan hakları konuşuldu. İnsan haklarının insanlık tarihi hak ve özgürlükler alanında kutsal mücadeleler sonucu ortaya çıktığını ifade eden Kılıç, İnsan hakları meselesi bütün insanların yüzleştiği özellikle ne yazık ki ihlallerle özgürlüklerin kısıtlanmasıyla halkların ihlal edilmesiyle yaşanan trajediler sonrasında ortaya çıkan bir müktesebat olarak karşımıza çıkıyor. İnsanlık tarihi hak ve özgürlükler alanında vermiş olduğu engin derin kimi zaman gözyaşıyla kimi zaman kanla kimi zaman sivil mücadeleyle ortaya koymuş olduğu ulvi kutsal mücadelelerin sonucunda ortaya çıkan bir müktesebat. Bizler bu çağ kuşağının evlatları olarak 21. yüzyılda bu birikimin üzerine bir anlamda mirasçısı olarak varlık gösteriyoruz. Kendimizi hak ve özgürlüklerimizi doyasıya sahip olduğumuz hak ve imkanlar ölçüsünde kişiliğimizi gerçekleştirme noktasında bu imkana kavuşmuş durumdayız. Burada temel saik insan onurunun muhafaza edilmesi temel etik değer, ahlaki değer referans noktası. İnsanlık onurunun güvence altına alınması" diye konuştu. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun görevlerini anlatan Kılıç, "Bizim kurumumuzda 6701 yasa ile kuruluşu gerçekleşen, yapılandırılan kurumsal yapı. O tarihten bu yana Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu üç temel alanda insan haklarının korunması ve geliştirilmesi noktasında görev ifa ediyor. Bir çok hak alanında hem farkındalık faaliyetleri yapmak hem de bunun için kamusal farkındalığın artırılması, literatüründe üretilmesi açısından önemli bir misyon icra ettiğini söylememiz gerekiyor. İşkencenin önlenmesi, kötü muamelenin önlenmesi, insan onuruna yaraşır biçimde ister mahkum, ister tutuklu, ister alıkonulmuş olsun hiç fark etmeksizin devletin insan haklarını koruma noktasındaki en güçlü koruyucu ve garantör olarak devlet olduğu için bu noktadaki garantörlük görevini icra etme noktasında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bu önleyici vazifeyi yerine getirdiğini söylemem icab ediyor. Buna ilişkin de ayrımcılık noktasında başvuruları alıyoruz" dedi. "Çifte standart uygulaması her halükarda ortada" Türkiye'de insan haklarının korunma çabası doğrultusunda devletin farklı yapılar kurduğunu anlatan Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz ise Suriye ve Afganistan'da insanların göçe zorlandığını, kış ortasında ölüme terk edildiğini hatırlattı. Ukrayna savaşı sonrası Batı Avrupa'nın göçmen kabulünü Orta Doğu'da yaşananlarla kıyaslayarak çifte standart vurgusu yapan Vali Tutulmaz şöyle dedi: "İnsan hakları devletimizin olmazsa olmaz üzerinde durduğu ve farklı yapılarla insan haklarını koruma çabası içerisinde olduğunu açıkça gösteriyor. İnsan hakları zaman içerisinde evrim göstererek gelişerek belirli bir aşamaya geliyor. Başlangıçta güçlü olan devlet zayıf olan vatandaş, zamanla güçlü devlete karşı vatandaşı korumak, kişileri koruma anlayışı ön plana çıkıyor. Bu anlayış içerisinde de sözleşmeler, bildirgeler yayınlanıyor. Anayasalara konuluyor. Bununla ilgili kurumlar oluşturuluyor. Bu gelişmelere rağmen halen dünyada insan hakları kavramı hem uygulamada hem de teoride tartışmalı şekilde devam etmektedir. Genel olarak ülkemizde de Anayasamız bunu ciddi bir şekilde ele almış. her türlü ayrımcılığa kesinlikle meydan verilmemesi insanların kanun önünde eşit olduğunu açıkça ifade etmiştir. Uluslararası gözlemciler her uygulamada ülkelerin bir eksikliğini yada çok ciddi bir eksiklik varmış gibi raporlarla bunları dile getirmekteler. Bunu önlemenin yolu uluslararası sözleşmelerde ifade edildiği gibi uygulanması gerekir. Çok yakın zamanda gördük. Suriye'deki veya Afganistan'dan göç eden ve göçe sebep olan batılı anlayış olmasına rağmen buradan gidenler denizlerde itilerek, eşyaları alınarak kış gününde ortaya bırakılırken veya ölüme terk edilirken, yanı başımızda onu da kabul etmiyoruz. Uygun bir şey değil ama Ukrayna'da savaşında göç ile ilgili Batı Avrupa'nın ne kadar iştiyakla göçmeni kabul ettiğini görüyoruz. Çifte standart uygulaması her halükarda ortada."