Dünyanın sözde egemen sınıfları asgari müşterekte bir araya gelerek tüm dünyayı tasarımlamak için planlar yaparlar, bu oluşumda İsrail hariç Orta Doğu yoktur, bu İsrail’i veya Yahudileri çok sevdiklerinden değil, Yahudilerin dünya ticaretinde hâkim olmalarından kaynaklanıyor, bu oluşumda Araplar yoktur, Afrika yoktur, Asya yoktur, buna Rusya dâhil, kısacası kendilerini Dünyanın efendisi ve egemeni sayan ABD, AB ve İngiltere gizli kapılar ardında gizli gündemlerini oluşturur ve uygulamaya koyarlar, bu gizli gündemleri yani çirkin emellerinin farkına varan ve adı üçüncü dünya ülkesi diye kabul ettikleri devlet başkanları bir şekilde ortadan kaldırılır ve kendi maşalarıyla yollarına devam ederler, tek amaçları vardır: Dünya nimetlerinden kendi ırklarının daha çok faydalanması, kendi ırklarının üstün insan olduklarına inanmaları, kendi din veya dinsizliklerinin bir üstünlük olduğunu, kendi ırklarının daha sağlıklı ve uzun ömürlü olmalarını sağlayarak diğer milletleri çekinmeden sömürmeleri. Dikkat edilirse bu sözde egemen devletlerin en büyük gelir kaynakları sömürge olarak kullandıkları devletlerin yeraltı ve yerüstü zenginlikleridir.
Küba’nın kendini bunlara kapatması bundandır, Kuzey Kore, Çin ve Rusya gibi devletler sırf bu çirkin tezgâhları bozmaya çalışmaları bundandır, Japonya’nın başına atom bombaları sırf bu yüzden atıldı, vs.
Uzun yazı sıkıcı olur, kısaca özetleyeceğim:
Bazı liderler vardır ki; bu çirkin entrikayı bozmak için oyunu onların kurallarıyla oynayıp, onları kendi silahlarıyla (Muasır medeniyet ve tüm halkın eğitim hamlesi) vurmaya kalkışmalarıdır, bunun tarihte örnekleri çoktur ama birçok devlet başkanı bu durumu canıyla ödemiştir, sadece Mustafa Kemal Atatürk bu hengâmeden sağ çıkmış ve yıllardır sindirmedikleri bir durumla karşı karşıya kalmışlardır. Çok uzaklara gitmeyeceğim: Lozan antlaşmasını imzalamak zorunda kalan bu sözde egemen devletler, gizli gündemlerinin bulunduğu notlarını o gün ceplerine koymuşlardır ama, asıl emellerinden vazgeçmemişlerdir, zaman içerisinde fırsat buldukça önümüze koymuşlardır, işte ülkemizde sahneye konmaya çalışılan; Asala terör örgütünün katliamlarını görmezden gelmeler, sağ-sol çatışmaların sahnelenmesi, mezhep çatışmaları bu yüzden sahneye konmaya çalışıldı, kırk yıldır kapısında beklediğimiz AB üyeliğinde bize: “Bürolarınızdan ATATÜRK Posterlerini kaldırın!” bu yüzden diyordular, Fransa devlet başkanı Fransuva Mitterand’ın karısının PKK lideri Apoya aşkı bu yüzdendi.
Hep sözün kısası diyorum ama bir türlü kısa kesemiyorum çünkü dert çok, öyle birkaç cümleyle izah edilemiyor.
Bu gün itibariyle tüm toplum şunu görmeliyiz artık: Biz Müslüman bir ülkeyiz ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız, dünyanın neresine gidersek gidelim, hangi dünya görüşünü desteklersek destekleyelim, bu sözde egemen sınıfların oluşturdukları ülkelere gittiğimizde bu bizimle gelecek, kendimizi kabul ettirmenin en kestirme yolu Türkiye’yi şikayet etmektir, aksi halde ikinci sınıf olmaktan kurtulamazsınız, öylede ikinci sınıfsınız ama -istisnalar hariç -yaptığınız her şeyden bir ödül alırsınız, söz gelişi yazar iseniz yazdığınız kitap Nobel alır, sanatçı iseniz hit olursunuz, hele yaptığınız eserlerde Türkiye’yi kötüleyen bir argüman varsa kesin bir ödül alırsınız. Karamsar bir tablo çizerek içinizi karartmak istemem ama, gerçek bu, tek yapacağımız: iç siyasette ne kadar birbirimizi yersek yiyelim dışarıya karşı Cumhurbaşkanından sıradan bir vatandaşımıza kadar birlik ve beraberlik sağlayamazsak Lozan’da ceplerine koydukları gizli ve çirkin gündemlerini önümüze koyarlar, bunu Kıbrıs’ta, Ege’de, Doğuda, Güney Doğuda, kısaca her yerde bize dayatırlar, Çünkü: Ziftten olmaz şeker, Cinsini sevdiğim cinsine çeker.
Kurtuluş: Ya hep beraber, ya hiç birimiz. Artık eskisi gibi savaşlar topla, tüfekle ve süngüyle yapılmıyor, şimdiki silahları hem çok ucuz ve basit, hem çok ağır ve etkileyici. Çözüm :Üreterek ekonomik olarak güçlü olmaktır. gerisi hamasettir.
https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-ziftten-olmaz-seker-cinsini-bildigim-cinsine-ceker-354.html
