Biraz tarihçesini hatırlayıp asıl konuya girelim…
Basın çalışanlarının bazı haklar ve yasal güvence sağlayan "212 sayılı kanun" 10 Ocak 1961 günü Resmi Gazete ‘de yayınlanınca "Çalışan Gazeteciler Bayramı" ilan edildi.
1971 yılında zamanın hükümeti gazetecilerin bazı haklarını geri aldı. Gazeteciler de "Bayram" kelimesi kaldırılarak, "Çalışan Gazeteciler Günü" adını verdiler…
Özetle gazetede çalışanların patronlarına karşı verdikleri hak mücadelesinde kazanılan hakların günü, 10 Ocak…
Öncelikle içtenlikle arayarak, mesaj atarak ve mesaj yayınlayarak kutlayanlara teşekkür ederiz…
Lakin öncelikle saygınlık sonrasında maddiyat açısından destek yerine köstek olanların 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutlaması baydı artık!
“Özgür basın istiyoruz” yalanları söyleyip kendisini eleştirenleri ötekileşme çabası, “Yandaş” olarak eleştirip kendisinden yana olanları, “Yandaş” değil de “Candaş” olarak nitelendirilmesi baydı artık!
Gazeteciliği kamu adına değil de şahısların ve kurumların kendilerine tetikçi olarak kullanmaya çalışması baydı artık!
Şantaj, hakaret, ahlak dışı yazıları kaleme alanları, mesleği “Tetikçi” gibi kullanılanları “Gazeteci”, bunları yapmayanları “Gazeteci görülmemesi” baydı artık!
Yalandan yere değil de gerçek anlamda 10 Ocak Çalışan Gazetecilerin günü olmasını istiyorsanız;
Saygınlık için mesleğin şantaj, tetikçi, ahlak dışı, etnik, bölgesel ayrımcılık olarak kullanılmasına dini değerlere saldırılmasına izin vermeyin, verdirmeyin!
Sizleri eleştirmesine, eleştirmemesine bakmadan gazetelere abone olun, reklam verin…
Böylelikle yalandan yere değil gerçek anlamda 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutlamış olursunuz…
***
Gazetelere abone dahi olmayıp, yayınlatmak için gönderdiği mesajların yayınlanmasını isteyen, yayımlanmayınca da tavır yapan ama kendisine hakaret, tehdit, şantaj eden sözde gazetecilere bütün gazetelerin bir yıllık abonelik ücretini bir seferde veren kişiler de utanmadan, arlanmadan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyor…
Bu Zonguldak’taki gazetecilerle dalga geçmek olsa da yapan kişinin omurga sorunu olduğuna da işarettir…
Düzgün abone, mesaj parası isteyene yok, Kıbrıs’taki kumar fotoğraflarını yayınlama, etek pisliklerini yazma tehdidinde bulunana var!
Gazetecilerin onurunu kırmadan, meslek etiğini ve saygınlığını yerle bir etmeden yayınlı abonelik altında destek veren;
Erdemir, Zonguldak TSO, BEÜ, Eren Enerji, Kilimli Belediyesi, Ereğli Belediyesi, Çaycuma Belediyesi, Ak Parti Zonguldak İl Başkanlığına teşekkür ederiz…
Zira kurumsal abonelikler yapılıp yıllık veya aylık destek veriliyor, düzenli yayın yapan tüm medya kuruluşlarına…
Zonguldak Belediyesi başta olmak üzere bir çok belediye, siyasi parti, Esnaf Odaları ise ekonomik destek vermek şöyle dursun yaptıkları uygulamalarla gazetecilik etiğinin ayaklar altına alınmasına vesile oluyorlar…
Ya “Yandaşlık” ya “tetikçilik” yada “Şantaj” yoluyla destek veriliyor, verdiriliyor!
Bu da mesleğe yapılabilecek en büyük suikast!
***
3 Bir tarafı deniz, 4 bir tarafı cahillik!
Dünya’nın Türkiye’den ibaret olduğunu sanıyoruz!
Öyle ya “Kuraklık olacak. Yakın zamanda su için savaşlar çıkacak” denildiğinde hemen gözümüzün önünde Türkiye haritasını canlandırıyor, “Bizde kuraklık olmaz” ön yargısına kapılıyoruz!
Halbuki 3 bir tarafımızdakinin deniz, denizin de içilemez olduğu aklımızın köşesine gelmiyor…
Sağ olsun Zonguldak’ta özellikle TEMA Temsilcisi Sayın Berran Aydan’ın yıllardır verdiği mücadele sayesinde bilgi dağıldı ama hala bilinç oluşmadı…
Abdest alırken bile suyu israf etmemeyi emreden bir dinin mensubu olmamıza rağmen ne abdest alırken nede gündelik işlerimizi yaparken israftan kaçınıyoruz!
Savaş döneminde Irak’ta 3,5 ay kaldığım sürede petrolün su kadar değerinin olmadığını gözlemleyen biri olarak şunu net olarak söyleye bilirim ki;
Su savaşları çok yakın!
O nedenledir ki bırakalım cahilliği, israfı önleme ve kaynakları değerlendirme adına yapılabileceklere bakalım…
En başta yer altından çıkan su kaynaklarımızı barajlara bağlayalım…
Japonya’da yeni icat edilen lavaboda el yıkama suyunu şifonda biriktirme teknolojisini uygulayalım…
Özetle;
“Bizde kuraklık olmaz” ve “Su akar Türk bakar” anlayışından kurtulalım…
***
HAFTANIN SÖZÜ: "Basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti kavramlarının terör örgütlerinin propagandasını yapma, vatandaşlarımız arasında ayrımcılık, nifak ve nefret tohumları serpme ya da vesayet ve darbe dönemlerini yüceltme gibi ifsat edici emeller için kalkan olarak kullanılmasına, herkesten önce “hakikat temsilcisi” olan gazetecilerin müsaade etmemesi gerekmektedir."
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun
***
SÖZÜN ÖZÜ: “Bir dakikalık öfkeye karşı bir dakika sabırlı olmak, binlerce dakikalık pişmanlığı önler.’’
Hazreti Ali (radıyallahü teâlâ anh)
https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-yalandan-yere-10-ocak-425.html