Uzm. Dr. Güner, tuzun (NaCl) vücutta sıvı dengesinin düzenlenmesi, kan basıncının kontrolü, asit-baz dengesinin sağlanması ve sinir-kas sisteminde uyarıların iletilmesinde kritik roller üstlendiğini belirtti.
Aynı zamanda antiseptik özelliği de olan tuzun, nem miktarını büyük oranda düşürerek gıdaların bozulmasına neden olabilecek bakterilerin üremesini kontrol altında tuttuğunu aktaran Güner şöyle dedi:
“Bu özelliğinden faydalanarak çeşitli gıdaların saklanmasında, koruyucu olarak kullanılır. Ancak aşırı miktarda tüketildiğinde birçok sağlık problemine neden olmakta ve insan sağlığını olumsuz etkileyen bir halk sağlığı problemine dönüşmektedir. Dünyada ölümlerin yarıdan fazlasına bulaşıcı olmayan hastalıklar neden olurken; bunların yüzde 30’unu kalp-damar hastalıkları oluşturmaktadır. Bu hastalıklar için en önemli değiştirilebilir risk faktörleri; aşırı tuz tüketimini de kapsayan sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, sigara kullanımı ve alkol kullanımıdır. Yüksek kan basıncı (hipertansiyon), kalp-damar hastalıklarının en önemli risk faktörüdür. Yüksek kan basıncı dünyadaki tüm ölümlerin yüzde 13’ünden sorumludur. Kan basıncı seviyesinin en önemli belirleyicisi, diyetle alınan sodyum yani tuz miktarıdır. Yüksek sodyum (günde 2 gram’dan fazla) ya da tuz (günde 5 gram’dan fazla) tüketimi; yüksek kan basıncı, artmış kalp hastalıkları ve inme riski oluşturur. Günümüzde yapılan son çalışmalarda da fala tuz kullanımı ve sağlık etkileri benzer sonuçlar vermektedir. Tuz tüketiminin azaltılması kan basıncının düşürülmesi ve dolayısı ile inme, kalp damar hastalıkları ve böbrek hastalıkları riskini azaltmasında en etkili yöntemlerden birisidir. Günde 5 g’dan daha az tuz alımı inme riskini yüzde 23, kalp damar hastalıkları genel hızını yüzde 17 azaltmaktadır. Pek çok Avrupa ülkesinde günlük alım 8-11 g olup Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından günde 5 g tüketim önerilmektedir. 20-26 Mayıs 2024 Bakanlığımız özel gün ve haftalar takviminde Dünya Tuza Dikkat Haftası olarak belirtilmiştir.”
İHA