UMKE Sorumlusu Hülya Özoğlu: "Annelik içgüdüsüyle aramızda duygusal bağ oluştu"
Kurtarma Çalışmalarında Görev Alan Hemşire ''Küfür ettiği için mutlu oldum''
Ebru Ağdak, Hatay'ın Defne ilçesinde enkazdaki depremzede ile aralarında geçen diyaloğu anlatarak "Gelen sese biraz daha beklemesi gerektiğini söylüyorduk. O, bize küfrediyordu geciktiğimizde. Birinin bana küfretmesinden bu kadar mutlu olduğumu bilmiyorum çünkü amcanın o sözleri, bize yaşadığını gösteriyordu" dedi.
Zonguldak UMKE'den 50 sağlık çalışanı, depremin etkilediği Kahramanmaraş ve Hatay'da görev yaptı. Bölgede 42 kişiyi enkazdan sağ çıkaran ekipten, Hatay'da görevli ameliyathane hemşiresi ve 7 yıldır UMKE gönüllüsü olan Ebru Ağdak, hem enkazda hem de acil müdahale çadırlarında çalıştığını söyledi. Defne ilçesi Odabaşı Mahallesi'nde enkazda iletişim kurdukları kişinin 3 gün sonra kurtarıldığını anlatan Ağdak, "Bir amca, 15 yaşındaki çocuğun hemen diğer tarafındaydı. Çocuğu kurtarmadan, onu kurtarma işlemine geçilemiyordu. Binanın yapısı depremlerden dolayı hareket ediyordu. Oradan gelen sese de biraz daha beklemesi gerektiğini söylüyorduk. Üzerinde yük yoktu. O, bize küfrediyordu geciktiğimizde. Gerçekten birinin bana küfretmesinden bu kadar mutlu olduğu bilmiyorum çünkü amcanın o sözleri, bize yaşadığını gösteriyordu. O amcayı da sağ bir şekilde çıkardık sonradan çok paniklediğini söyledi bize" dedi.
Emziremeyen annenin sütü enkaz altında gelmiş
Annesinin sütü gelmediği için emziremediği 28 günlük bebeğini, enkaz altında emzirdiğini anlatan Ağdak, "28 günlük bebek vardı. Annesi normalde emziremediğini söyledi. Enkaz altında sütünün geldiğini söyledi bize. Yani biz oradaki insanlarla bir olduk. İç içe olduk. Herkes elinden geldiğince çok çalıştı. Daha neler yapabilirdik bilmiyorum ama elimizden geleni yaptık. Çıkan bir kızımız vardı. Ecrin, çıktıktan sonra 'İçeride biraz çıldırdım ama' diye cevap vermişti. O sevinçle sarıldık. Hepimiz tanımadığımız insanlara sarıldık. Belki yolda görsek birbirimizden haberimiz yok. En çok etkilendiklerimizden birisi halkın bize su getiriyor olmasıydı. Bu çok üzücü bir şey aslında. Çünkü bizim onlara yardım etmemiz gerekirken onlar bizim iş yapabilmemiz için iş yükümüz hafifletmeye çalıştılar. Böyle bir şeyi unutabilir miyiz? Bilmiyorum" ifadelerine yer verdi.
"Korkmak yerine sakin çıkan bebeklerimiz oldu"
Cerrahi Hemşiresi UMKE Gönüllüsü Ebru Ağdak da, 2016 yılından bu yana gönüllü olarak görev aldığını anlattı. Deprem bölgesine vardıklarında adeta mahşer yerindeymiş gibi hissettiğini anlatan Ağdak, "Görevlendirmemiz olduktan sonra o sesler arasında 'Kimi çıkartabiliriz?' düşüncesi vardı. Yanımızda bulunan arama kurtarma ekipleri herhangi birine ulaştığında o insanlara açtığımız damar yolları, yanlarına gidip yüzünü sevebilmemiz. Bazılarının yanlarına gidip sadece eks diyebilmemiz için demir gibi vücutlarına dokunduğumuzda hissettiğimiz şey. Çok güzel şeyler de oldu. Küçük bebeklerimiz canlı çıktı. Beni en çok şaşırtan o bebeklerin nasıl bu kadar habersiz hayatta kalabilmeleriydi. Çıktıklarında korkmak yerine sakin çıkan bebeklerimiz oldu. Damar yolu açtığımızda ağlayacak olan bebeklerin tavırları, her şey çok farklıydı" ifadelerini kullandı.
"Enkaz altında deprem oldu, elini bırakıp gitmedim"
15 yaşındaki gencin kurtarılma çalışmaları sırasında depreme yakalandığını anlatan Ağdak, "Bir çocuğumuz 15 yaşındaydı. Ailesinden hiç kimse kalmadı. Onu çıkardığımızda ben damar yolu için enkaza girmiştim. O arada deprem olmuştu. Elini bırakıp çıkabilmek imkansızdı. Deprem oluyor, biz de ölebiliriz. Belki bunu yapmamamız gerekiyor ama yaptık. Çok da mutluyum aslında. O bana sohbet ederken Fenerbahçeli olduğunu söyledi. Ben de koyu Galatasaraylı olduğumu söyleyip 'O zaman damar yolunu açamam' dedim. Durup 'Bir hafta senin için söz Galatasaraylıyım' dedi. Biz elimizden geldiğince herkese dokunduk. Sahte ihbarlar geldi. Onlarla da uğraştık. Açlık, susuzluk bunlar en son aklımıza gelen şeylerdi. İnsan sıcak yediği yemekten utanır mı? Biz bu hale geldik. Belki de hala öyleyiz. Ara ara aklımıza gelecek. Unutmayacağız. Ülkemize gerçekten çok geçmiş olsun. Allah bir daha hiçbirimizi böyle bir şey ile sınamasın" açıklamalarında bulundu.
"Sağ çıkarttığımız enkaz 15 dakika sonra göçmüş, ucuz kurtulduk"
Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde yaşanan sel afeti, Amasra'daki grizu faciasında görev aldığını anlatan UMKE Gönüllüsü Sağlık Teknikeri Selahattin Bayraktar, "Deprem felaketi üçüncü büyük afetimdi" diye konuştu. Enkaz altlarında canlı çıkartabilmek için adeta zamanla yarıştıklarını anlatan Bayraktar, "Kastamonu Bozkurt seliyle başlamıştı ilk afetim. Daha sonra Amasra grizu faciasındaydık. Bu afet bambaşka bir şey. Anlatılmaz orada çok farklı duygular vardı. Farklı acılar vardı, hüzünler vardı. Hem sevinçler hem hüzünler bir arada olanlar vardı. Canlı kurtardıklarımızdan Hazal vardı. Su vermek istediler. Muayene olmadığını söyledi. Soner Bey vardı, kızıyla beraber çıkarttık. Aynı enkazdan sağ olarak anne-kız, baba-kız çıkarttık. Sayı olarak epey müdahale ettiğimiz vardı. Saymadık, direkt nakillerini gerçekleştirmek için uğraştık. Bir yandan girdiğimiz enkazlardan yıkılma ihtimali vardı. Enkazların yanı başında yıkılmayan binalar vardı. Artçılarda onların da yıkılma ihtimali vardı. Bir aile vardı karı koca sağlıkçı. Gece 4'te çalışmalara başlandı. Sabah 9 gibi çıkarttık. Aradan 15 dakika geçti. Sonra oranın göçtüğü haberini aldık. Ucuz yırttık. Arkadaşlarımız ucuz kurtuldu. İçeride UMKE ve İstanbul İtfaiyesinden arkadaşlarımız vardı. Zamanla yarıştık. Ben 15 gün kaldım. Oradan kopamıyorsun. Biraz daha kalmak istedik. Şu anda normal görev yerlerimize döndük" şeklinde konuştu.
"Kahramanmaraş benim evim gibi oldu, navigasyonsuz gidebildim"
İki yıllık UMKE Gönüllüsü Anestezi Teknikeri Buse Günaydın, yabancı ülkenin ekipleriyle canlı çıktığında aynı dili konuşamamalarına rağmen birbirlerine sarılarak sevindiklerini anlattı. Kahramanmaraş'ın sokaklarını navigasyonsuz dolaşabildiğini, şehrin artık evi gibi olduğunu söyleyen Günaydın, sözlerine şöyle devam etti:
"Olabildiğince hadi bir can daha çıkartabilelim diye çok çaba sarf ettik. En unutamadığımız anlardan biri İbranice konuşan başka bir ülkenin ekibiyle bir canlıyı çıkarttığımızda sarılmamızdı. Aynı dili konuşamıyorken bile aynı amaç uğruna orada çalışmak bizim için çok minnet duyulası bir şeydi. Kahramanmaraş artık benim evim gibi oldu. Navigasyonsuz artık bir yerlere gidebilmeye başladık. Gelen tüm ihbarları değerlendirdik. Bizim için çok özeldi. Yaşadıklarımızın tarifi yok ama iyi ki gitmişim. Dönmek de istemedik. Bakanlığın bütün görevlendirmelerine gönüllü olduk. İstirahate çekilmemizi söylediler. Oradayken yorgunluğumuzun farkına bile varmıyorduk. Günlerce uyumadık. Arabada oturarak dinlendik. Birisi gelip camı tıklayınca hemen gidiyorduk. Gün, saat hiç fark etmedik bile. Altıncı gün çıkarttığımız teyze vardı. Ecir Kapısı Derneği ekibiyle 'Hadi çıkartalım, teyze yaşıyor' diye mücadele verdik. Teyze çıktığında birbirimize sarılıp ağladık."
"Altı gün sonra çıkan teyze 'Bugün pazartesi mi' diye sordu"
Yaşadıklarını duygu dolu anlarla anlatan 14 yıllık UMKE Gönüllüsü Sağlık Memuru Ahmet Tekin Şapçı, enkazdan 6 gün sonra sağ çıkan bir kadının "Bugün pazartesi mi?" diye sorduğunu şu duygularla anlattı:
"Kahramanmaş'a ulaştığımızda ilk ekip UMKE ekibi olarak Zonguldak ekibiydi. Çok insanlara faydalı olduk. Çok yaralılar çıkarttık. Çıkartılan teyze 'Günlerden bugün pazartesi mi?' diye sordu. Altıncı gün olmuş. Enkazın altında pazartesi gününü sordu. Çok zor bir durumdu. Rabbim inşallah bir daha yaşatmaz."
Bunlar da ilginizi çekebilir