14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan Genel Seçimlerle beraber ilk defa CHP dışında farklı bir partinin zaferiyle sonuçlanmıştır. Demokrat Parti, seçimden galip çıkarak 19. Türkiye Hükümeti olan Menderes Hükümeti kurulmuştur. Menderes Hükümeti’nin yeni kurulduğu sıralarda Kore Savaşı patlak vermiştir.
Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndan sonra değişen dış politik tutumu Menderes Hükümeti’nde de devam etmiştir. “Sovyet tehlikesi” karşısında Batı bloğunda yer alma ve yalnız kalmama psikolojisi bu döneminde dış politika karar alıcılarının en önemli maddesi haline gelmiştir.
II. Dünya Savaşı’na katılmayan Türkiye için, DP iktidara geldikten sonra Kore Harbi’ne katılma düşüncesi halkı endişelenmiştir. 30 Haziran 1950 tarihinde, Kore’ye asker gönderme düşüncesi meclis gündemine oturmuştur. Menderes Hükümeti, meclis onayını beklemeden 25 Temmuz gecesi Bakanlar Kurulu toplantısı neticesinde almış olduğu kararla Kore’ye asker gönderme girişiminde bulunmuştur.
Alınan bu karar, Sovyetler Birliği’ne coğrafi açıdan yakın olan Türkiye için çok normal bir durumdu. Amaç her ne kadar NATO’ya katılmak olsa da, Sovyet tehdidi dönem açısından dış politik tutumun belirleyici olmuştur. Sovyetler karşısında, NATO gibi bir oluşumun içerisinde yer alma fikri de Türkiye’nin savaşa katılmasının olumlu sonuçları arasında yer alacaktı.
CHP ise Kore’ye asker gönderme hususunda hükümetin yanında yer almıştır. Fakat muhalefet partilerinde genel olan düşünce anayasaya uygun bir şekilde hareket etmekti. Bu sebeple savaşa katılma, savaş ilan etme ya da barış yapma yetkisi TBMM onayına tabi tutulduğu belirtilerek, TBMM’den onay alınması gerekliliği savunulmuştur. Fakat Menderes tarafından ise bu durum, bir savaş kararı olarak nitelendirilmemiş, BM tarafından bir yardım isteği olarak değerlendirilerek TBMM onayına gerek olunulmadığı savunulmuştur.
Kore’ye asker gönderme fikri genel itibariyle olumlu karşılanmıştır. Sadece bu fikre karşı çıkan bir sivil toplum örgütü olan Türk Barışseverler Cemiyeti, bir bildiri yayınlayarak savaşa katılma fikrini desteklemediklerini beyan etmişlerdir. Bu cemiyetin, savaş kararını desteklememesinin nedeni ise kitle imha silahlarının sivil halka karşı kullanılması düşüncesinin varlığı idi. Menderes ise cemiyetin bu bildirisi karşısında, cemiyet üyelerini komünist eylemlere başvurdukları gerekçesi ile tutuklatmıştır. Menderes, bu olay neticesinde basına verdiği demeçte, hükümetin komünizmle olan kararlı mücadelesinin süreceğini söylemiştir.
Türkiye sonuç itibari ile 25 Temmuz 1950 tarihinde, 4500 kişilik askeri kuvveti BM Komutanlığı’nın komutasına gönderdi. Tuğgeneral Tahsin Yazıcı emrindeki 259 subay, 18 askeri memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 4 bin 414 erbaş ve erden oluşan 1. Türk Tugayı, 17 Eylül 1950 tarihinde Hatay’ın İskenderun limanından yola çıktı ve 12 Ekim 1950’de ilk ekip Pusan Limanı’na vardı. Türkiye, ABD’den sonra bölgeye asker gönderen ikinci ülke olarak yer aldı. 26-29 Kasım 1950 tarihinde yapılan Kunu-ri Muharebeleri’nde Türk askeri çok kayıp vermesine rağmen, Amerikan 8. Ordusu’nu saldırıya uğramaktan kurtarmıştır. Birinci Türk Tugayı bu savaştan, 210 şehit ve 455 yaralı asker ile kurtulmuştur.
İlerleyen süreçlerde Türkiye’nin yolladığı asker sayısı bir hayli artarak 6000‘den fazla olmuştur. 27 Temmuz 1953 tarihinde yapılan Panmunjom Antlaşması ile Kore Savaşı sonlanmıştır. Savaş sırasında yakalanan esirler takas edilmiş ve 38. paralel Kuzey ve Güney arasında sınır olarak kalmıştır.
Kore savaşı, Panmunjom Antlaşması ile sonuçlandığında Kuzey Kore, Çin ile Batı bloğu arasında tampon bölge niteliği kazanmıştır. Kore savaşı sonuçlandığında savaşın bilançosu çok ağır olmuştur. Savaşta 3 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Savaş boyunca 56.000 ABD askeri, 600.000 Koreli asker, 500.000 Çin askeri ve 1,5 milyon komünist gerilla öldürülmüştür.