Herkes yaşadığı tarihin canlı tanığıdır, yaşamadığı tarihi de yaşayanlardan geriye kalan kaynaklardan öğrenir, unutmamak gerekir ki tarihleri yazanlar da bir insan ve bir bakış açıları vardır, mutlaka bakış açılarını ve dünya görüşlerini eserlerine de yansıtırlar. Günümüzde ve geçmişte yaşananları objektif olarak süzgecimizden geçiremezsek aynı şeyleri yeniden yeniden yaşamaya mahkum oluruz ki buna tarihin tekerrürü denir.

24 nisanı geride bıraktık, o güne hazırlanmış bir yazı olarak okuyunuz lütfen.

Hiç düşündünüz mü nedir bu Ermeni  meselesi ve bazı devletler temcit pilavı gibi daima ısıtıp ısıtıp

Önümüze neden  koyarlar?

Başından belirtmekte fayda görüyorum ata babaları Ermeni mezaliminde kalmış  ve acılar yaşayanların anlatımıyla büyümüş birisiyim, yazdıklarım taraflıdır.

Bu meseleye girmek için çok gerilere gitmeye gerek yok,  daha derin konular uzmanların işidir ve bizi aşar, ama yüzeysel de olsa bazı şeyleri süzgecimizden geçirerek görüş belirtmek için uzman olmaya gerek yok.

Gazipaşa’da neler oluyor? İki çoçuk bıçaklandı Gazipaşa’da neler oluyor? İki çoçuk bıçaklandı

Osmanlı döneminin son dönemlerinde bazı dış güçler ki; Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar gibi ülkelerin, bir anda  Osmanlı tebaasında bulunan Kürt Ermenilerinin eğitimlerini üstlenirler, zaten Osmanlı eğitim sisteminde de buna engel yoktur, hatta teşvik bile edilirler, söz konusu devletlerin asıl amaçları farklıdır ve Osmanlıyı Sevres şartlarına hazırlarken bir yandan da planlarının bir parçası olarak Anadolu’da bir Ermeni ve Kürt devleti kurulması için alt yapı oluşturmaktadırlar.

Yine bazı konuları tarihçilere bırakırken bundan sonraki gelişmeler için derin tarih bilgisine gerek yok ,çünkü her şey gözümüzün önünde ve yakın tarihte oldu.

Osmanlıyı Sevres şartlarına zorlayan itilaf devletleri kendi okullarında eğittikleri Ermeni ve Kürt çocuklarına eğitimin bir parçasıymış gibi: ”Bu topraklarda yakında bir devletiniz olacak buna hazır olun” benzeri eğitim veriyorlardı, Osmanlı yönetiminin bundan haberi yoktu ,olsa bile denetleyecek bir durumu yoktu. Söz konusu bu eğitimler genç çocukların beynine işleniyordu ve bu okullarda okuyan her çocuk bir an önce harekete geçilmesi için sabırsızlanıyordu, kendilerince haklıydılar, nasıl olsa Osmanlı yıkılacak ve bizim de bir devletimiz olacak diye kendilerini hazırlıyorlardı.

Sonuç olarak 1915 yılına girerken bir yerlerden düğmeye basılmış gibi Anadolu’da yıllarca birlikte yaşamış olanlar arasında korkunç bir kardeş kavgası başladı, gizlice silahlandırılan Ermeni çocukları daha önce almış oldukları eğitim nedeniyle yeni bir vatan kuracaklarını düşünerek hareket ederken, katlettikleri halkın hiçbir şeyden haberi yok ve olan biteni çaresizce yaşıyordu. Olaya Ermeniler tarafından bakalım isterseniz; Hedefleri belli ve bir amaçları var ve bu amaç için yola çıkmışlar, bu nedenle yaptıkları normaldir, sonunda bağımsızlık vardır. Olaya masum Türkler açısından bakılırsa; hiçbir şeyden haberleri yok ve yakın komşuları bir gecede canavara dönüşmüş, elinde silah var, kendileri de savunmasız, yıllarca komşuluk etmiş insanlardan bir zarar gelmeyeceğini sanmaktadırlar. Katliamları durduramayan Osmanlı yönetimi ortamın durulması için Tehcire karar vermiş ve tehcir sırasında her iki taraftan da can kayıpları yaşanmıştır.

Şimdi gelelim sittin seneye:

Sevres antlaşması Ankara’da kurulan genç cumhuriyet tarafından yırtılıp çöpe atılmıştır, Anadolu’da emelleri olanların hevesleri kursaklarında kalmıştır, Losanne da yeni bir antlaşma yapılmış ve Türkiye’nin sınırları masaya yumruğumuzu vura vura çizilmiştir. Şöyle bir anekdot anlatılır: Losanne barış antlaşmasını imzalamak zorunda kalan Lyod Ceoerge İngiliz temsilcisi İnönü’ye dönerek:”Bak İnönü hiçbir isteğimiz kabul etmedin ve her isteğini bize imzalattın, bu şartlarda bizlerde çok yorulduk ve gücümüzü kaybettik ama asıl amacımızdan vazgeçmiş değiliz ,şimdilik bu isteklerimizi katlayıp cebimize koyuyoruz, bir gün yeniden masanıza koyacağız” der. Doğru mu? Vallahi doğru.

1. Cumhuriyet kurulduğundan beri dahili ve harici bedbahtlarımız hep oldu,

2.Kıbrıs barış hareketinde gerçek yüzlerini gördük,

3. Asala terör örgütünün yaptığı katliamları yapanların nasıl kahraman ilan edildiklerini  gördük,

4. Ülkemizde sağ-sol çatışmalarının amacını yıllar sonra öğrenebildik, zaten 12 eylülü de kendi oğlanları yapmıştı, kendi ifadeleri,

Ülkemizdeki mezhep çatışmalarının nasıl bir tezgah olduğunu yaşayarak gördük,

5. PKK denen terör örgütüne ve liderlerine aşık olan Fransız devlet başkanının karısını da gördük,

6. Kendilerini medeni dünya diyen AB ülkeleri meclislerinden “Ermeni soykırımı yoktur” diyenleri hapse atan yasalar çıkardılar,

7.Bir sürü devlet Ermenilerin soykırıma uğradığına dair meclislerinden karalar çıkardılar,

8. Yıllarca TSK sızma yaparak şanlı ordumuzu yıpratmaya  ve güçsüz düşürmeye çalıştılar çünkü ordu en büyük engelleriydi,

9. Orhan Pamuk gibi enteller sırf Ermeni sevici olduğundan Nobele layık görüldü, her kim yurt dışında türk düşmanlığı yaptıysa el üstünde tutuldu, buna örnek o kadar çok isim sayabilirim ki: Akademisyenler, yazar-şairler,sanatçılar, siyasi parti il başkanları vs.

10. Aklıma gelenler bu günlük bu kadar, yazacak çok şey var ama biz bu yaşananlardan ders almazsak tarih hep tekerrür eder bizde sittin sene huzuru bekleriz.

 

https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-sittin-sene-179.html

Editör: TE Bilisim