Karadeniz Gazetesi köşe yazarı Osman Diyadin, Zonguldak madencilerine ve Şenol Güneş'e köşesinde yer verdi. Diyadin, yazısında Güneş'in kaleci eldiveni yerine madenci eldivenleriyle çalıştığını, bu hatırayı Trabzonspor Müzesi'ne teslim ettiğini ve zorlu şartlarda yetişen nesillerin önemine vurgu yaptı.
Osman Diyadin'in yazısı:
"Trabzonspor’da yeni bir sayfa açıldı...
Şenol Güneş gibi sadece Trabzonspor değil Türk futbol tarihinin hem kaleci hem de teknik direktör olarak en önemli isimlerinden biri olan bir efsane ismin yepyeni umutlarla takımın başına getirilmesi hiç tartışmasız bordo-mavili camiada yeni bir umut ışığı oldu...
Burada önemli olan Şenol hocaya iyi günde de kötü günde de sahip çıkıp destek olabilmektir... Çünkü zorlu bir yolculuk başlıyor... Başarılı olacağına yürekten inanıyor. Allah yolunu açık etsin...
Şenol Güneş’in Trabzonluluğunu, Trabzonsporluluğunu sorgulamak kimsenin haddi değildir...
Bu bir.
İki: Şenol Güneş Trabzonspor ile var olmuştur. O da bunun bilinci içindedir...
Şenol Güneş için Trabzonspor hatıraları bir gurur abidesidir... Trabzonspor’da ilk yılları ile okuduğum bir yazı vardı.
‘Zonguldak madenci eldivenleri ve Şenol Güneş...’
Gelin bakalım.
***
İlk kuruluş yılları ve maddi imkânsızlıklarla boğuşan Trabzonspor'da oynayan kaleci Şenol Güneş'in kullandığı tek eldiveni vardı. Güneş bu eldivenle maçlarda oynuyor ve antrenmanlara çıkıyordu.
Zonguldak’taki madenci eldivenlerinin kaleci eldiveni olarak kullanılabileceği gündeme geliyor. Bu ihtiyaca karşılık maden işçileri Trabzonspor'un kalecisi Şenol Güneş'e eldiven hediye ediyorlar.
Şenol Güneş ise malzeme sıkıntısı çekilen o yıllarda, çözümü madencilerden gelen bu eldivenler sayesinde buluyor. Kendininkileri yıpranmaya karşı ömrünü uzatmak için antrenmanlarda madenci eldiveni kullanıyor. Kendine ait olanları ise maçlarda kullanıyor.
Yıllar sonra madencilerden hediye gelen bu eldivenler korunarak Trabzonspor Müzesi'ne kaldırıldı ve halen sergileniyor.
Şenol Güneş, o günleri şöyle anlatır: ''Ben hiç kaleci eldiveni giymedim. Yoktu da giyemedim.
Zonguldak maden işçilerinin eldivenleriyle toprak sahada antrenman yapıyordum. Dolayısıyla malzemesi olmayan bir kaleci olarak milli takım kaleciliği yaptım.
Biz doğru kriterlerle eleştiri yapmıyoruz.
Geçmişe baktığımız zaman eğitim, tesis, iletişim, teknoloji yok.
Ekonomik zorluklar var.
Hatta zaman zaman mafyanın, kara paranın girdiği dönemleri de yaşadık ama amatör ruh vardı, profesyonellik gelişmemişti.
Bakış farklıydı.
Kısıtlı imkânlar vardı, kendimize güvenimiz yoktu.
Şimdi ise kendimize olan güvenimiz arttı ama birbirimize olan güvenimiz sarsıldı.''
***
Çok ama çok anlamlı değil mi?
Nereden nereye?
Şenol hocanın o günleri anlatan duyguları ders gibi...
BU KÜÇÜK KIZLARI KANDİL’E KİM KAÇIRDI?
Binlerce insanı, kundaktaki bebekleri katleden, polis, asker, öğretmen öldüren PKK terör örgütü yandaşları çıkıp, Narin üzerinden duyar kasıyor.
Demli Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinden provokasyon yapılıyor...
DEM Partili Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yöneticileri DEM Partililerle birlikte Narin kızımızı propaganda malzemesi ederek sokakları karıştırmaya çalışıp terör örgütü lideri Öcalan'ın sloganı olan "Jin Jiyan Azadi" atıp “Katil Devlet” diye yürümüş....
Katledilen bir kızımızı bir emellerine alet ediyorlar.
Yani...
Acımasızca öldürülmüş bir çocuğun üzerinden bile siyaset döndürüp, terör örgütü propagandası yapıyorlar.
Kan emici vampirler!
Madem öyle soralım:
***
‘Diyarbakır il binalarını küçük kızları PKK'ya kaçırmak için kullanan kimler?’
Binlerce küçük kız çocuğunu katleden eylemleri yapan bir terör örgütüne sırtını dayayan DEM'liler, Narin'in katlindeki acıyı içselleştiremezler. Zira 1984 yılında, bir bebeğin kafasına sıkılmış alçak kurşunu, "Eruh ruhu" diye öven insanlık dışı bir yapıdır bunlar.
Aşağıdaki fotoğraflara bakın...
Yaşları Narin’den en fazla 4 yaş fazla olan küçücük çocuklar.
Onlar Kandil ağaları tarafından kaçırıldı.
Önce tecavüz ettiler, sonra da sistematik olarak istismar edildi.
Ve ellerine silah verilip Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı öne sürüldü.
Aralarından kaç kişi yaşıyor şu anda meçhul.
Utanmazsınız, rezilsiniz...
***
Ve aileye yönelik
bir başka soru:
Narin'in 17 yaşındaki kuzeni Kurban Bayramı’nda intihar ediyor..
Diğer kuzeni intihar etmeye çalışıp yatalak kalıyor...
Narin'in ablası 7 yaşındayken ölüyor...
Ve...
Narin 8 yaşındayken öldürülüyor...
Bu ailenin kız çocuklarına ne oluyor?
Ortaya çıktı.
Narin katledildi.
Peki diğerleri?
***
Özetle... Koskoca köy cinayetin üstünü örtmek, suçluları korumak için elinden geleni ardına koymamış. Daha önce böyle kolektif bir vicdansızlığa şahit olmamıştım. Son noktayı imam koymuş aslında....
Narin'in cenaze namazında konuşma yapan imam: Musallada yatan bizim vicdanımızdır, insanlığımızdır. Allah'a nasıl hesap vereceğiz?
Ben de diyorum ki... Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim.
MERAL HANIM DEĞDİ Mİ?
Siyaset çok enteresan bir şey...
Meral Akşener olmasaydı İstanbul'u, Ankara'yı, Antalya'yı, Adana'yı, Mersin'i ve birçok şehri AK Parti karşısında kazanamayacak olan MUHALEFET şimdi Akşener'i neredeyse hain ilan etti...
Soralım: Akşener olmasaydı 2019 seçimlerinde İmamoğlu İstanbul'u, Yavaş Ankara'yı kazanabilir miydi?
Bugün hala o koltuklarda oturabilir miydi?
Öyle ki...
Daha dün 'Erdoğan bakanlık verseydi desteklerdim' diyen Ümit Özdağ Meral Akşener’e ağır sözler söylüyor ki mahkemelik oldular.
Meral Hanım daha dün Asenaydı ya!..
Ne yazık ki kendisine ektirdiklerini şimdi biçtiriyorlar...
***
Biz ise hep eleştirdik...
Neden, niçin diye sorduk...
Aslınızı inkar etmeyin dedik.
Kimlerin oyununa geldiğinizin şimdi farkında mısınız?
Herkes size saldırırken nerede kurucusu olduğunuz İYİ Parti ve partiyi kurarken sizi gaza getirenler? Tek bir açıklamaları yok!
Sahip çıkmıyorlar!
Meral Hanım, terk etmeyecektiniz o yuvayı...
Devlet Beyin her şeye rağmen geçen seçimler öncesi 'Yol yakınken yuvanıza dönün' çağrısına
kulak verecektiniz...
Devlet Bey her zaman olduğu gibi yine haklı çıktı.
***
Değdi mi Meral Hanım?
Neden yalnızsınız şimdi?
Çünkü her daim arkanızda olan MHP yok artık.
O nedenle İYİ Parti'yi MHP'ye rakip etmek veya yok etmek isteyenler bir kez daha çok ama çok
yanıldı...
Ülkenin cumhurbaşkanını ziyaret etmenizi bile hazmedemeyen kurucusu olduğunuz bir parti var!..
Meral Hanım...
Sizi kardeşi gibi sahiplenmiş bir 'Bilge Lider' Devlet Bahçeli gerçeği ve ülkücü camia karşısında ardınızda hoş bir seda bırakmak istiyorsanız yapacağınız tek hamle Devlet Beyi ziyaret ederek elinden öpmek ve helalleşmektir...
Size de yakışan budur!
**
MHP bir siyasi partiden çok daha fazlası...
Değeri oy oranları ile, milletvekili sayısı ile, bakanlık alıp almamak ile ölçülmeyecek tek derdi vatanın bölünmez bütünlüğü olan milli bir hazinedir...
Meral Hanım..
Bakın şu resme...
Üzülmüyor musunuz?
Değdi mi? Selamlar... Saygılar..."