Mert Başaran, zengin bir dedenin hiç çalışmamış ve tüm paraları bitirmiş olan oğlunun çocuğu. Küçük yaşta zenginliği, sonrasında da yoksulluğu en yakından gören Başaran’ı bu ekranlara taşıyan ise henüz 37 yaşında olmasına rağmen tüm finansal özgürlüğünü kazanmayı başarmış olması. Küçük yaşlardan itibaren ufak paralarla sadece gayrimenkul ve hisse alım satımı yapan Başaran, bunun olabilirliğini tüm Türk halkının anlamasını istiyor ve kendisini buna adamış durumda. Son dönemde özellikle sosyal medyada anlattıkları ile tüm dikkatleri üzerine çeken Başaran, küçük küçük paralarla nasıl alım satım yaptığını, parayı nasıl ‘mayaladığını’, hayata nasıl baktığını ve hedefine nasıl ulaştığını gayet açık bir dille ifade ediyor. Mert Başaran’ın daha iş hayatının başında olanlara da çok önemli tavsiyeleri var…
1978 İstanbul doğumlu Mert Başaran İstanbul İktisat Fakültesi mezunu. Kendi ifadesi ie zengin bir dedenin, hiç çalışmamış, çok güzel yaşamış, çok güzel yaşarken de o paraları bitirmiş bir babanın çocuğu.
Özellikle üniversite döneminde parasızlık yüzünden çok ezildiğini ve küçük yaşlardan itibaren kendisine rol model olarak dedesini aldığı söyleyen Başaran, küçük paralarla yatırımlar yaparak servet yapılabileceğini ve başarılı olunabileceğini o yaşlarda anladığını ifade ediyor. Aynı şekilde güzel yaşayarak ve ‘kapitalist sistemin bize verdiği gereksiz tüketimle’ çok para harcayarak her şeyinizi kaydedebileceğinizi de…
‘Çok küçük paraların da büyük paralar olabileceğini gördüm ve hayatımı buna adadım’ diyen Başaran şöyle anlatıyor:
“14 yaşında annemin adına bir hesap açarak ilk hisse senedini aldım. Küçük hisse senetleri aldım, okulda arkadaşlarımdan para topladım, arkadaşlarıma parasını yönetmeye başladım. 17 yaşında ilk gayrimenkulünü aldım, Gebze taraflarında annemin adına bir tarla… Kimse buradan bir şey olmaz dese de biz güldük geçtik, çünkü bu işlerin böyle olduğunu dedemden biliyordum. Kimsenin görmediği, kimsenin ilgilenmediği yerlerde alırsan hisse senedi olur veya arsa olur, zamanı gelince çok değerleniyor. Parayı maya yapmak lazım. Gençlere faydası olsun diye anlatıyorum. Mesela Gebze’deki yeri sattık, sonra o para ile daha 19 yaşında iken Halkalı’da toplu konutlar yapılırken oradan aldık.
Üniversitedeyken bir tane borsa şirketi vardı, 0rada çalışmaya başladım. Sonra üniversite bitti, bir sürü şirkete girdim, çok kez de işten atıldım. Çünkü ben finansal özgürlüğe takmıştım kafayı. Benim sabah erkenden işe kalkmamam lazım, çünkü sabah erken uyanamıyorum, geceleri seviyorum. Kafam gece 2-3’te çalışıyor.
Bende disleksi diye bir şey var, beynim öyle normal çalışmıyor. Çok basit şeyler yapamıyorum, ayakkabımı bağlayamıyorum, yolu gelirken bulamam ama daha başka şeyleri çok iyi yapabiliyorum.
İşlerden atıla atıla 16-17 yıl kurumsal hayatta çalıştım ama hep mutsuzdum. Herkes tatil yaparken, herkes gezerken herkes güzel hayatlar yaşarken ben tırnak içinde kötü hayat yaşamayı tercih ettim. Hep küçük yatırımlar yaptım işte ya arsa aldım, ya hisse senedi aldım. Amiyane bir tabir olacak ama hayvan gibi yaşadım. Mesela üniversitedeyken borsadan ve gayrimenkulden kazandığım parayla Peugeot 106 alacak param vardı ve o zamanlarda 106 çok önemliydi. O yaşlarda o araban olursa bütün kızlar erkekler seninle çok iyi arkadaş oluyorlardı. Ama otobüsle gidip gelince kimse seni ciddiye almıyordu. 4 yıl boyunca kimse beni ciddiye almadı ama ben bir yol seçtim. Bir hayalim vardı, yani olur olmaz bilmiyorum ama bugün arabam olmayacak, fakat 15 yıl sonra çok daha güzeli olacak ve ben en azından günün birinde çalışmak zorunda kalmayacak ve özgür olacağım diyordum.
17 yıl boyunca istikrarlı bir şekilde her ay kazandığının belli bölümünü bu tip yatırımlara yatırdım ve 37 yaşında iken, 2015 yılında finansal özgürlüğe eriştim. Finansal özgürlük nedir? Hiçbir yerde çalışmadan, hiç kimseye mecbur olmadan yaşayacak bir maddiyata sahip oldum.
Bu paranın çoğu toprak yatırımından gelmişti ama işte aynı şekilde hisse senedi yatırımından da gelmişti. Ama bu çok büyük bir servet diye düşünülmesin, insanlara onu da anlatmak istiyorum. Hayır arkadaş, çok büyük servetiniz olmasına gerek yok. Ama sen bugün Kalamış’ta bir ev almaya kalkarsan, çoğu arkadaşım onu yapmaya kalktı, bir tane evin olur ama hayat boyu çalışmadan yaşayamazsın, tekrardan her sabah hamster gibi o işin içine koşmak zorundasın.
Ben bir kitap yazdım, bunu anlatıyorum işte, küçük işler büyük özgürlükler, para kazanmanın unutturulmuş sırları… Aslında para kazanmanın da sırları var ama bu sırları bize unutturdular. Kapitalist sistem senin daha çok çalışmanı, daha çok köle olmanı istiyor ve bunun için de daha çok harcaman gerekiyor. Eğer benim gibi doğru yerlere doğru yatırımları yaparsan sen çalışmak zorunda kalmıyorsun ama sistem bunu istemediği için devamlı harcatıyor. Dolayısıyla bir sürü insan görüyorum, acayip paraları var ama hâlâ bu sistemin içinde debelenmek zorundalar. Kölelikten kurtulmak için salt para gerekmiyor, giderlerini de ona göre düşük tutman, Mandıra filozofu gibi yaşaman lazım. O gün için elimdeki para gülünecek bir paraydı ama ben öyle basit yaşayabiliyorum ki bu parayla sonsuza kadar yaşayabilirim dedim.”
“Bazı insanlara o kadar aşağılık kompleksi vermiş ki bu kapitalist sistem, bundan vazgeçemiyorlar. Yani illa orada marka taşıyacak, illa o markayla yaşayacak. Ben özgür olmak istiyorum diyorsan da bunlardan feragat etmen lazım ama ikisi birden olmaz. Yani hem genç yaşta kazandığı 3 kuruşla her hafta sonu bir yere gideceksin, en güzel restoranlarda yiyeceksin, süper telefonlar alacaksın, hem de paran olacak. Bir seçim yapmak lazım. Ben kolejde burslu okurken çok zengin insanlarla tanıştım ve babalarını çok gözlemledim. Daha sonra kurumsal hayatla girmeden önce yine çok zengin insanları gözlemleme şansım oldu. Sonra kurumsal hayatta büyük şirketlerin yöneticilerini gördüm. Hepsinde belli davranış kalıpları var. Küçük paraları kesinlikle küçümsemiyor, gereksiz gösteriş yapmıyor ve hep yatırım yapıyor. O para büyüdükten sonra, yani bir tane araba alacak parası varsa gidip onunla bir tane araba almıyor, onu 40 tane araba haline getiriyor. Ondan sonra en iyi arabayı alıyor. Türkiye’deki en büyük sorun bu zaten, işte itibarımız olsun, konu komşu ne der mantığı… Benim savaştığım da o, çünkü benim babamın da her şeyi kaybetme nedeni buydu…
3 gün önce biriyle beraberdim, ‘sana bu telefon yakışıyor mu, değiştir şunu’ diyor ama bunu diyen insanın hiçbir varlığı yok, 3 kuruşa çalışıyor ve hala benim telefonumu eleştiriyor. Maalesef bu devam edecek.
Benim hayalim, gerçekten yeni bir gençlik olsun, bu yeni gençlik Almanya, Norveç kafasında olsun. Geleceğimizi kurtaracak yatırımlara odaklanalım çünkü Türkiye’nin en çok buna ihtiyacı var. Orta sınıfta inanılmaz şekilde bir aşırı gösteriş hastalığı var.
Küçük paraları küçümseyen küçük kafalardan olmayın. Sizin Storybox’takilere bakın, hepsi 40-50 yıl önce köyünde fakirlik içinde, yokluk içinde doğmuş insanlar. Bunlar İstanbul’a gelmişler veya burada doğup o yokluk içinde bu küçük paralarla bir şeyler yapmışlar, yani bu adamlar yapıyorsa sen de yapabilirsin.
2005 yılında bir arkadaşım Apple’ın yeni çıkardığı iPod’u almıştı, ben de gidip onun hissesini alayım dedim. O kadar çok arttı ki o hisse sonra bana ev aldırdı. 15-20 yıl boyunca sen Starbucks’a her gün kahve içeceğine sırf o parayı Starbucks hissesine yatırsan şu an senin 157 bin doların oluyormuş, istatistikler bunu gösteriyor. Ya da sigara… Benim dayım 50 yıl boyunca sigarayı içti, geçen oturdum hesap yaptım, dayım sigaraya yatırdığı parayı 50 yıl boyunca altına yatırmış olsa bugün 809.000 dolarlık mal varlığı vardı fakat maalesef bodrum katta fakirlik içinde öldü.”
“Sen parayı doğru yere bırakırsan, işte o alabileceğin 106’yı almayıp iyi bir tarla alırsan, ileride o sana çok daha iyisini aldırır. ‘İşte o devirde kolaymış’ diyenler olabilir ama emin olun bu devirde de kolay. Gerçekten fırsat olmasa kimse zenginleşemez. Mutlaka sizin karşısında fırsat çıkacak, ama mühim olan o fırsat çıktığında senin köşede paran var mı yok mu? Arkadaşımı arıyorum, ‘abi fırsat çıktı’ diyorum, ‘param yok’ diyor, çıldırıyorum.. Niye paran yok, çünkü 3 kez yurt dışına gittin, müze gezdin, şunu yaptın bunu yaptın… Ya 2 kez gezseydin kardeşim… Türkiye’de plazalarda çalışıp fazla lüks yaşayan bir kesim var. Herkes 3 kuruş para kazandı mı arabasını değiştiriyor. Ben de bu kafayı değiştirmek gerektiğine inanıyorum ve bu kafayı değiştirirseniz bir şeye sahip olursunuz diyorum.
Bakın İstanbul 20 milyona dayanmış ve bunun 10 milyonu hâlâ 18 yaş altında. Dolayısıyla bir bu kadar daha toprak ihtiyacı olacak. Bir bu kadar daha genişleyecek, bir sürü insanın yazlık ihtiyacı olacak. Yani hâlâ korkunç bir talep var. O yüzden yabancı yatırımcı Türkiye’ye hale geliyor. Norveç Varlık Fonu aptal mı geliyor Türkiye’ye yatırım yapıyor.”
Peki parayı nasıl değerlendirmek lazım, arsa mı almalı hisse senedi mi veya başka yatırımlarda mı değerlendirmek lazım? Başaran, şöyle anlatıyor:
“Ben sepet yapmaktan yanayım ve mutlaka herkesin toprak yatırım yapması gerektiğini ısrarla söylüyorum. Çünkü Türkiye’deki bütün sayılı zenginler parayı topraktan kazandılar. Toprak üretilmeyen bir şey. Orası bugün var, sen aldıktan sonra bir daha yok. Bill Gates Amerika’nın 4 binde birini aldı, bu adam aptal mı toprak yatırımı yapıyor? Biz niye hala gidip toprak almıyoruz, çünkü bizi topraktan soğuttular, şehirli olacaksın, elit olacaksın bilmem ne olacaksın, sabah frapiçino içeceksin, şunu yiyeceksin, dünyayı gezeceksin…
Devletin büyük proje yaptığı milyar dolar yatırdığı yerler var. Devlet bir yere milyar dolar yatırıyorsa siz de küçük paralarınızı oraya yatırın. Trakya var Eskişehir var, Antep var, Kayseri var, Bilecik var, Sakarya var… Şu an aklıma gelmiyor. Ayrıca gelişecek şirketlere yatırım yapın diyorum. Hiçbir şey becerecek kapasiteniz mi yok, tasarruf yapamıyor musunuz? O zaman gidin bireysel emeklilik yaptırın.
İnsanların bir de hemen hayaline ulaşma hayali var, o da olmaz kardeşim. Yani sen şimdi benim dediğim yöntemle 3-4 yılda Bodrum’da villa alamazsın. Maya diyorum, işte maya yapacaksın, onunla gideceksin bodrum katı alacaksın. O bodrum katını satıp hayalindeki evin peşinatı yapacaksın, sonra yandaki eve ulaşacaksın. Hep böyle oluyor.
Bu fırsatlar toprakta da var hisse senedinde de var Belki melek yatırımcı olup farklı şirketlerin ortaklıklarında da var, ticarette de var. Her zaman gözünüz açık olacak. Benim uzmanlık alanım toprak ve borsa olduğu için daha çok onları kullanıyorum ama her zaman fırsat var.
Bir yerde çok büyük bir Organize Sanayi Bölgesi kuruluyorsa, şehir hastanesi kuruluyorsa, çok büyük bir tesisi kuruluyorsa sen onun etrafında bir şeyler aldığında zaten para kazanıyorsun. Sadece bu bilgilere ulaşmak önemli ve ucuza alman lazım. Çanakkale Köprüsü yapılırken 2 liraya Lapseki’de yer alırsan otomatik olarak zaten 200 liraya çıkıyor. Mesela Urla’da yer var mı diye soruyorlar bana. Ya var da, para kazanamazsın artık orada. 20 yıl önce ucuzdu şimdi uçtu, sen niye buraya alıyorsunuz? Urla’ya pergelle bir saat uzaklıkta olan yerlere bak. Aynı şekilde İstanbul’da alamazsın artık ama yeni İstanbul olma ihtimali olan, yeni fabrikaların olacağı yerlerde alabilirsin. Bir hikayenin olduğu yerlerde alırsan, gelişecek yerleri görürsen, ki biz buna vizyon diyoruz, para kazanıyorsunuz… Mühim olan aldığınız yerin yanında bir şey olması lazım. Her zaman risk= rızık diyoruz.
Mesela ben 100 bin lira olan adama şunu diyorum, ‘batmayacak kadar büyük’ şirketler var, Türkiye’den de dünyadan da bunların hisselerini alabilirsin. Zaten bunlar batarsa dünya sarsılır.
Bunların hisselerini sepet yapacaksın, bunlar büyürken sen de büyüyeceksin. Ama bakın, bunları her ay istikrarlı yapmanız lazım, aldım attım olmaz. Bu aydan itibaren maaşımın bir bölümünü istikrarlı olarak buraya yatıracağım diyeceksiniz ve bu böyle geometrik olarak birikiyor, birikiyor, birikiyor, birden bire patlıyor.
Toprakta da aynı şekilde. Belli paranız oldu değil mi? 300 bin- 400 bin liranız oldu, bu tip gelişecek yerlerde bir yerde mutlaka haberini alırsınız, duyarsınız veya işte bir şekilde bizim gibi şirketleri takip edersiniz… Ya orada bir şey yapılıyor, devlet açıklıyor. Ben burada kocaman bir şey yapıyorum diye bağırıyor devlet. Sen de gireceksin, bu kadar basit. Adamlar havalimanı yapacağım diye bas bas bağırdılar, 13 liraydı Arnavutköy. Sabiha Gökçen yapılırken de aynı şekilde, şu an milyon dolarlık arsaları bin dolara alabiliyordun o zaman. Herkes dalga geçti orada havalimanı mı olur diye. Sen eğer böyle yerler alırken herkes seninle dalga geçiyorsa, tekrar söylüyorum, o kadar çok para kazanacaksın. Ne kadar çok insan bunu derse, o kadar ucuza alıyorsun demektir ve olduğunda o kadar çok servet yapma ihtimalin var.
Hayat böyle bir şey arkadaşlar, böyle küçük paralarından sepet yapacaksınız. Özellikle gençler için, önlerinde çok güzel bir zaman dilimi var. 25-30 yaşında gençlerin ümidi yoksa hiç ümidini kaybetmesinler, istikrarlı şekilde bu dediğimi yaparlarsa emin olun ya emekli olurlar ya da köşede ciddi paraları olur.
Özellikle gayrimüslimlerle çok gördüm. Çocukları doğduğunda 2 tane şey yapıyorlar. Birincisi, şehrin dediğim gibi, ama herhangi bir şehrin, en uç noktasında büyük toprak parçası alıyorlar. Çünkü 20 yıl sonra o Allah’ın dağı şehrin merkezi oluyor. İkincisi de batmayacak kadar büyük şirketlerin küçük küçük hisselerini her ay toplayacaksınız atacaksınız köşeye.
Türkiye’deki en büyük cehalet, doları veya euro’yu böyle sabit olarak tutarak para kazandığını zannetmek. Bugün 100 dolara aldığın şeyin, iddia ediyorum, 20 yıl sonra üçte birini alamayacaksın.
Bütün zenginler ne yapıyorsa onu yapacaksınız. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bunların yaptığı 50 tane davranış kalıbı var, küçük paraları asla küçümsüyorlar. Bugün yine diyorum, sen 23 yaşında çok güzel bir araba alırsan, 10 yıl sonra o araba çöp. ya da adam 70 bin liraya telefon alıyor, ya senin o telefonu alma hakkın yok kardeşim Türkiye’de. Bizim yok, valla benim de yok. Ama bu telefonun parasıyla gidersin en kötü şehirde 10 dönüm tarım toprağı alırsın. Hiçbir şey olmaz dediğin yer 10 yıl sonra mutlaka en az dolar bazında 4-5 katı olur.”