Türkiye genelinde olduğu gibi Zonguldak’ta da kriz veya süreç yönetmede iletişim sıkıntısı yaşanıyor…
Sağlık Müdürünün, Sağlık Bakanlığının talimatı var diyerek açıklama yapmazken birden açıklama yapası geliyor…
Telefonlara bakmamayı krizi yönettim zanneden bir zihniyete sahip olduğundan idare ediyor vaziyeti…
Kabak yine medyanın başına patlıyor;
Kimi bildik yetkililere göre tüm kabahatli tabi ki basın!
Vatandaşın dedikodu mekanizmasının önüne geçmezsen, bilgi kirliliğine zemin hazırlarsan olacağı ne olabilir?
Önce sorunu net söyleyelim, sonra çözümü…
Koronavirüs nedeniyle sağlıklı bilgilendirme yapılamadığından vatandaşın dedikodu mekanizması devreye giriyor…
Burada da çoğu zaman bire 10 katılıyor…
Gazeteci arkadaşlar teyit için uğraşırken süreç uzadığından dedikodu şehrin sınırlarını aşıyor…
Özetle; Bilgi kirliliğinin sorumlusu basın değil, aksine bilgi kirliliğini minimize indiren basın…
Bilgi kirliliğinin asıl sorumlusu bilgi vermeyi “Paniğe neden olur” mantığı güden Sağlık Müdürü ve nice makamlar…
Çözüm basit…
Koskoca Sağlık Bakanımız o kadar yorgunluğuna rağmen her gün açıklama yapıyor…
Siz de her gün belli saatte…
Mesela her gün saat 17.00’de kısa da olsa mail geçilse…
Zonguldak’ta şu kadar kişi şüpheli olarak gözlem altına alındı,
Şu kadarında çıktı… Şu kadarı evine gönderildi…
Böylece dedikodu da önlenir, bilgi kirliliği de…
Çözüm basit… Gerekli olan irade…
***
Maskeli-Maskesiz… Bir karar verin!
Sağlık müdürü ve nice uzman çıkıyor;
Sağlıklı kimselerin maskeli dolaşmasına gerek yok diyor…
Hatta daha ileri gidip; Aksine sağlıklı kişiye zarar bile verir diyor!
Bizim zabıta, polisimiz, hatta sağlıkçılarımız maskeyle poz veriyor, görev yapıyor…
Vatandaş ne yapsın?
Lafa mı icraata mı baksın?
Hocanın dediğini mi yapsın, yaptığını mı!
Özetle;
Doğru neyse önce devlet kurumunda çalışanların yapması gerekir ki vatandaşa örnek olsun…
***
‘Yaraya merhem’ olamayan BEÜ Hastanesi, koronavirüse ne yapar?
Türkiye’de olduğu gibi Zonguldak’ta da koronavirüs olayı patladı patlayacak!
Herkes gibi bizlerin de istemediği durum…
Ancak görünen köy kılavuz istemiyor, tedbir ve çözüm istiyor…
İşte tam bu noktada gözler BEÜ Tıp Fakültesi Uygulama ve Araştırma Hastanesinin eski günlerini arıyor…
Nerede araştırma yapan, Ankara başta olmak üzere bir çok ilden hasta gelen BEÜ Hastanesi!
BEÜ Hastanesi'nde tuvalet kağıdı bile yok!
Eldiven, maske sıkıntısı var…
Para yok, borç içinde!
Alacaklar 2-3 sene geriden ödendiğinden ihaleye girecek firma bulunmuyor!
Bu koronavirüs salgınında lokomotif olması gereken BEÜ Hastanesi;
“Yaraya merhem olamıyor”, salgına nasıl önlem olsun?
Nasıl mı olur?
Sağlık Bakanlığına birileri BEÜ Tıp Fakültesi Uygulama ve Araştırma Hastanesinin mazisini, hocalarının kalitesini, çalışanının mücadelesini hatırlatsın…
Ve değil Zonguldak, Batı Karadeniz’in koronavirüs ile mücadele merkezi olabileceğini anlatsın… Gerekli yatırımı yaptırsın…
Ödenekse ödenek, ek bütçe ise ek bütçe…
Bugün korona, yarın bir başka hastalık…
BEÜ Hastanesinin hamurunda var bu mücadele…
Yeter ki yoğuracak fırsat ve imkan verilsin…
DİP NOT;
Nerede siyasetçiler, nerede milletvekilleri…
Vatandaşın “Biz işyerlerinde kasada dursun diye mi seçtik” serzenişi tam da bu durumlar için olsa gerek…
Biz sizi işyerinizin kasanızda durun diye değil üniversitenin, üniversite hastanesinin sorununu çözün diye seçtik!
Bilmem anlatabildik mi?
***
Mesele; Derya değil, deryalar!
Türkiye’nin ve Zonguldak’ın yoğun gündeminde arada kaynadı…
Zira mesele bugün veya dünün meselesi değil…
Mesele; 40 yıllık!
Yusuf Günaydın döneminde başlayan Derya Akbıyık döneminde devam eden mesele!
Mesele Yusuf Günaydın veya Derya Akbıyık meselesi de değil!
Mesele; tüzüğünde yer alan “Gazeteciye sempati duyan herkes üye olabilir” diye başlayıp mesleği itibarsızlaştırma, ilkesiz eştirme, omurgasız aştırma sürecinde gösterilen duruş meselesi…
Özel hayatı bir tarafa gazetelerin ve gazetecilerin isimlerini kullanarak yaptıklarından artık sadece gazeteciler değil kurumların bile rahatsız olduğu ortamda Derya Akbıyık, gazeteciliği temsil etmediği, edemediği aşikar hale geldi…
Yayınlanan deklarasyon ise tepkinin boyutunun hangi düzeye geldiğini gösterdi…
TOKİ’den ev alan gazeteciler de hakkı yenen gazeteciler de, Zonguldak Gazeteciler Cemiyetine üye olanlar da olmayan veya olamayanlar da resmen bayrak açtı…
Bu bayrak açış Zonguldak Gazeteciler Cemiyetinin tüzel kişiliğine asla değil…
Aksine Zonguldak Gazeteciler Cemiyetini ve gazetecileri kötü amaçlarına alet eden Derya Akbıyık’a…
Özünde Derya Akbıyık’a da değil!
Derya Akbıyık zihniyetine!
Soranlara toplu da cevap vermiş olayım;
Derya Akbıyık’ı biz (Gazeteciler) seçmedi…
Gerçek anlamda gazetecilik yapan veya azcık omurga sorunu olmayanların seçmeyeceği veya destek vermeyeceği biri olduğu herkesin malumu…
Cemiyet, dernekler yönetmeliğiyle yönetiliyor… Tüzüğünde de yıllardır “Gazeteciliğe sempati duyan herkes üye olabilir” maddesi var…
Bu maddeyle her gelen başkan, ölesiye kadar başkan!
Böyle bir yapı ne gazetecilerin eline geçer ne de bırakılır…
Zira; Valisi, milletvekili, müdürü vs nicesi; cemiyet başkanı olanın çapına değil Cemiyet ismine bakıyor, kanıyor…
“Dernek” ile “Cemiyet” in aynı şey olduğunu bilmeyen yöneticilerin bile olduğu Zonguldak’ta bunu da çok görmemek lazım!
Tek dernek, tek cemiyet kentin ve mesleğin bir çok sorununu çözer…
Mesele; Sorunların çözülmek istenmemesi…
Meslek dışında; siyasetçiler başta olmak üzere bir çok kesimin medyayı “Böl, parçala, yönet” ve gerektiğinde “Tetikçi olarak kullan” mantığından vazgeçmedikçe,
Meslek içinde; Derya Akbıyık’a ağıza alınmayacak hakaretler edip “Adam” yerine koymayanlar “Düşmanımın düşmanı, dostum” mantığından vazgeçmedikçe,
Gazetecilik öncelik olmadıkça ve ilkeli duruş sergilemedikçe,
Bu sorun düzelmez!
Mesele de “Deryalar” kadar olur!
Herkes de seyreder!
***
HAFTANIN SÖZÜ: “Salık Bakanlığımız en kötü senaryoya göre merkezden Türkiye genelinde her şeyi planladı. Ama biz kötü senaryonun olmasını istemiyoruz. Bunun için de uğraşıyoruz"
VALİ ERDOĞAN BEKTAŞ
***
SÖZÜN ÖZÜ: “İki şey ebediyyen devam eder, musibetler ve ihtiyaçlar.”
Hazret-i Osman (radıyallahü teâlâ anh)