Hem de en güçlü bir şekilde hayır diyorum sayın Başkan, “Ünal Demirtaş’a rağmen” diyerek yersiz ve zamansız bir çıkış yaptınız.
Nedendir bilinmez böyle egosu yüksek insanlar ne yazık ki her partide var ve aşırı özgüven yüzünden güç zehirlenmesi bile yaşıyorlar da farkına varamıyorlar, farkına varabilseler zaten yaptıklarının bir hata olduğunu da anlarlar.
Neden isim verdim? Şundan verdim; Sayın başkanın kendisi de “Ünal Demirtaş’a rağmen” diyerek konuyu gazetecilerle sakız etmiş, bu nedenle benim de isim vermem kaçınılmaz oldu, ben bir CHP liyim ve avukatta değilim, Ünal Demirtaş’ın kendisi avukat.
Sayın Başkan biz CHP liler size güvendik ve güvenmeye devam ettiğimiz için o makamda oturuyorsunuz bu bir, ikincisi, eğer kendinize çok güveniyor olsaydınız bağımsız aday olur yine kazanırdınız. Bizim oyumuzla orada olduğunuzu unutursanız bunu size hatırlatmak da bize düşer.
Ünal Bey ve Deniz Bey’i en çok eleştiren benim, sırf bu yüzden partiden ihraç edilmeyi göze alarak eleştirmeye de devam ederim, ama Sayın Başkan sizin yaptığınıza isim veremiyorum. Ne demek Ünal Demirtaş’a rağmen? Şu anda sizin yaptığınızı Muharrem İnce’nin yaptığı kötü zamanlamadan ne farkı var? İkinizde şikâyetlerinizde haklı olabilirsiniz ama bu zamanda ve bu şartlarda yaptığınız bu açıklamayı çok manidar buluyorum. Bu yazıyı okuyup, okumayacağını bilemem, ama bir CHP li olarak yazıyorum ve benim daha çok şikâyetim olmasına rağmen şimdilik susmayı tercih ettim ve zamanı gelince konuşacağım, sizin yaptığınız bu talihsiz açıklamanın kimlerin havuzuna su taşıdığını bilmiyor olamazsın, sanırım her şey bilinçli bir şekilde mecrasında yürüyor ve birilerine ya gönderme yapıyorsun, ya da “ben partinin üstünde bir gücüm” diyerek güç zehirlenmesi yaşıyorsun, ama unutmayınız ki o makamda bulunmanıza yardımcı olan insanlara vefa borcunuz vardır, Ünal Demirtaş ile hesabınızı başka bir zaman, başka bir şekilde halletme imkânınız varken gazetecilerin önünde böyle bir açıklama yapmak daha çok soru işaretini içinde barındırıyor. Sayın Posbıyık’ın böyle bir yazıdan ne kadar rahatsız olacağını bilemem, amacım kendilerini üzmek değil, siz sevgili okurlarım da benim çok kızdığımı düşünmeyin kızmak ne haddime, sadece üzüldüm.
Ağzı laf yapan herkes esip gürlüyor, yalan yanlış siyaset yapıyor, milletin oyunu alıyor, ondan sonra çıkıyor: “Ben bu kenti çok seviyorum, ben kazandım, parti bana mahkum, her şeye rağmen” gibi hamaset yapıyorlar, bu hiç hoş değil, yani geriye kalan halk yaşadığı bir yeri sizin kadar sevemez mi? Tabi ki sever, hem de daha çok sever, herkes biliyor ki bir makama aday olan herkes, o makamı ve o kenti ölümüne sevdiği için aday olmuyor, işin içinde başka beklentiler de var, bunu derken yolsuzluk, hırsızlık demek istemiyorum, bu tür işleri yapanların Allah belasını versin. Hadisi şerif olduğunu sanıyorum Hz Ömer:” Devlet malından bir dirhem çalanın savaşta bile ölse namazı kılınmaz” diye bir söylemi vardır, bu nedenle bu tür suçlamaları yapmak o kadar kolay olmamalı, ama unutulmasın ki böyle makamlara gelen bir insanların dolaylı da olsa bir çok artısı vardır ve bu nedenle seçilmek için bir çok enstrümanı kullanırlar, bunların başında da siyasi partiler gelir, seçilenlerin de o parti mensuplarına ve o kente vefa borçları vardır. Son bir not: Kime ait olduğunu şimdi hatırlayamadım ama derler ki; “Siyasetçiler güvercinlere benzerler, ihtiyaçları olduğunda avucunuzdan beslenirler, işleri bittiğinde havalanır kafanıza s.çarlar.”
https://www.imzagazetesi.com.tr/yazar-hayIr-sayIn-posbIyIk-282.html