Bu yazı asla taraflı değildir, elimden geldiğince objektif olmaya çalışacağım, ne Selim Alan’dan bir beklentim var, ne de CHP’den. Yaşadığım bu kentte ben de yeterince insanları tanıyorum ve yaşadığım tecrübelerle insanların “leb” demeden “leblebi” diyeceklerini anlıyorum çok şükür.
Sayın Selim Alan; yaptığın işlere ve icraatlara bakıldığında iktidarın size vermiş olduğu ivmeyle bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz, halka vermiş olduğunuz sözler var ve bunları yapma gayretinizi görüyoruz, kısacası yapılanları görmemek haksızlık olur amma; şunu da kabul edin lütfen bu koltuk bir numara size büyük geldi gibi bir duyguya kapıldık, nasıl?
Sadece Kuran okuması mükemmel olan ve ilkokul üçe kadar okuyabilmiş şu anda 90 yaşında bir annem var,yani çok kültürlü değil. Yıllar önce Ardahan’daki baba evinden kaçacağımı anlayınca son akşam benimle oturup bir konuşma yaptı ve dedi ki:”Bak oğlum o gurbet ellerinde insanları iyi tanıyamazsın ,sana bir kötülük gelmesin, şu iki nasihatimi iyi dinle: Tarlaya gittiğinde başaklara dikkat ettin mi hiç? Hangi başağın içi doluysa başı eğiktir, hangi başağın içi boşsa dik durur ama bir işe yaramaz, onlardan tavuklara yem bile olmaz,çok dik başlı olma başın derde girer, bu bir. İkincisi; gurbet ellerinde edineceğin arkadaşları iyi seçmen için bu son öğüdüm olsun: yemeğe oturduğunuzda hangi arkadaşın ekmeği kırar, ve büyük parçayı sana verirse o arkadaşını bırakma ,ondan sana zara gelmez.”
O gün bu gündür yaklaşık kırk yıldır bu iki nasihatlerin korumasıyla gurbet ellerindeyim ve gördüğün gibi bu köşeden sizin gibi insanlara yazı yazabiliyor ve eleştirebiliyorum, eğer başarılıysam bunda sevgili annemin payı büyüktür. Umarım bana da bir alınganlık göstermezsin, sizler için yazacak biraz daha konular var ama çalışma şevkinizi kırmak istemem, ama bu demek değil ki yazmayacağım yeri ve zamanı gelince bazı gerçekleri de yazacağım, mesela oturmuş olduğunuz başkanlık koltuğu, size CHP deki bazı şark kurnazlarının bir ikramıdır, zamanı gelince onları da isim isim yazacağım, hatta ufak bir dokundurmam olsun: Bir çocuk gibi sayın Şanal’ın kapılarında bekledim, salya sümük ağlamamadığım kaldı ve dedim ki:” sevgili adayımız bak elimizde 14 adet bu kent için tasarladığımız projelerimiz var, şunları değerlendirelim, sizin mahiyetinizde meclis üyeliği istiyorum” dedim, demek ki çok şey istemişim. Buradan o zaman ki CHP yöneticilerinin kulakları çınlasın, zamanı gelince yazacağım çünkü onurumu kırdılar.
Uzatmıyorum sayın Selim ALAN: yönetmekte olduğunuz bu kentte kayıtları bende mevcut olan yaklaşık 500 dönüm kupon arazi niteliğinde boş alanlar dururken Muharrem Akdemirin yaptığı hataya düşmeyin lütfen, kentin boğazını sıkmayın, sanayi tesisleri sizin düşündüğünüz yere yapılırsa ne olur hiç düşündünüz mü? Mutlaka düşünmüşsünüzdür ama kent kimliği açısından yanlış sayın başkan kabul edin lütfen, sanayi tesisleri mutlaka çevreyi kirletir bunu bir doktor olarak bizden daha iyi bildiğinizden şüphe etmiyoruz ama bu inat neden? Tekrar ediyorum bu kentte kullanılmayan bu kadar boş arazi varken bu diretmenin altında başka şeyler aramıyoruz ama kabul et yer yanlış. İki nedenle yanlış birincisi kok fabrikasının bulunduğu yere yapacağınız sanayi tesisi dereyi kirletecektir, sanayi olup da çevreye zarar vermeyen bir işletme eşyanın tabiatına aykırıdır ve sizinde bildiğiniz gibi o dere bu kentin göbeğine akmaktadır, ikincisi: TTK o bölgeyi sanırım Bağlık-İnağzı projesinin bir parçası olarak görüyor, bu çok önemli olmasa da bir engeldir bilin istedim. Kısacası sayın başkan uzlaşma kültürü ile bu kente hizmet üretmeye çalışın, bu halk medeni ölçülerde bir kent yaşamı istiyor, yorulduk artık fillerin sevişmeleri sonucu ezilmekten.
Yazının başında :”AL SANA ALAN” Dedim ya; Alan çok sevgili başkan…Alan çok…