Işıkların bitiminde başlıyordu
gecenin loş karanlığı,
Umutsuzluğa kulaç açıyordu
terk edilmiş bir akşam,
Suskun ve hiddetini
İğne yapraklarına diziyordu kızıl çam,
Yaraları kabuk bağlamaya çalışıyordu
Üst üste gelen aksiliklerin,
Ödlek bir şarkıya başlıyordu korkak gece,
Bembeyaz bir kelebek
Uçmak yada uçmamak arasında
Gidip geliyordu isteksiz,
Belli belirsiz yavru bir köpek ağlıyordu
Nereden nereye kimleri götürdüğü belli olmayan
Bir cankurtaran gibi.
Sonra da davudi bir ezan sesiyle kendine geliyordu
Sabahçı kahvesindeki son yaşlı dilenci,
Uzun bir hava çekip zulasından
Küfür küfür türküler sıralıyordu
kara denizden beter öfkesinden,
Çünkü adı gibi biliyordu ki;
Kaderi bile farklı yazılmıştı
Benzemiyordu diğerlerine
Ve Adem'den beri
Eceliyle ölen olmuyordu bu kentte;
Ya bir virüs dolmuştur ciğerlerine,
Ya bir asker şehit olmuştur,
Ya da garip bir madenci.
Yazan: Mehmet Çelik