“Yaşanabilir kent” olarak her zaman gurur duyduğumuz Zonguldak, “Yaşanamaz kent” haline dönüşmeye başladı. Son zamanlarda gelişen talihsiz gelişen olaylar, açıklamalar gerçekten midemizi bulandırmaya devam ediyor.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’ün basın hakkında söylediği o muhteşem sözleri hatırlatarak başlayalım.
“Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir. Gazeteciler, gördüklerini, bildiklerini, düşündüklerini samimiyetle yazmalıdır.”
“Saygılı, vefalı, ilkeli gazetecilik” prensipleri içerisinde hareket etmeye çalışan gördüklerini, bildiklerini, düşündüklerini kamuoyu yararına okuyucularına sunmaya çalışan gazetecilerin bazı siyasiler ve belediye başkanları tarafından neden baskı altına alınmaya başlama girişimlerine inanın şaşıyor ve şok oluyoruz.
45 seneyi bu mesleğin içinde geçirmiş biri olarak ve spor muhabiri olarak başladığım görevimin aradan geçen uzun yıllar süresince geldiğim noktada Karaelmas Gazeteciler Derneği Başkanlığı sanırım son nokta olacak. Güzelliklerle başladığım bu onurlu mesleği güzelliklerle noktalamak istiyorum. Bu da benim en doğal hakkımdır.
Dedim ya geçen uzun yıllar zarfında ne Valiler, ne Milletvekilleri ve ne Belediye Başkanları ve ne bürokratlar gördüm geçirdim. Hepsiyle de az çok görevimiz gereği diyaloglarımız olmuştur ve hala da olmaktadır. İnanın hiç birisiyle irili-ufaklı bir ters düşmemiz olmamıştır. Ben kalemimi hep yapıcı olarak kullandığımdan gerçekten sevildim ve saygı duydum, ancak hak edene de hak ettikleri cevapları çalıştığım gazetelerden yazdım. Hiç kimseye belden aşağı vurmadım. Eleştirilerim yapıcı ve hatalardan dönülmesi üzerine olmuştur. Toplum yararına ne varsa ben orada durdum.
Fakat geldiğimiz noktada bu derenin altından çok sular aktığını görüyoruz. Benim dönemimde 5 adet günlük gazete vardı şimdi önüne gelen gazete açıyor ve internet sitesi kuruyor. Buralardan yazıyor da yazıyor ancak mesleğin onurunu hiçe sayanları da izliyoruz. Bizim için “Doğru-ciddi-sahih” ilkesi çok önemlidir. Bizi yetiştirenlerden böyle gördüm.
Doğru gördüğün, inandığın, iddia veya ispatlı belgeli ve haber varsa çekinmeden yazmak gazetecinin en doğal hakkıdır, her daim yargı yolu açıktır. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Fakat gelinen noktada siyasilerin, başkanların dozu kaçırarak işi başka boyutlara taşıması, tehdit etmesi bizleri derinden üzmektedir. Ben burada isim vermeyeceğim, vereceğimiz mesajı zaten verdik.
Şahsım olarak hepsiyle görüşmüşlüğüm sohbetim vardır, biz onlara onlar da bizlere muhtaçtır. Herkes konuştuğu sözlere ağzından çıkanlara dikkat etmelidir. “Bizler kime güveneceğiz ve günlere kaldık” demek istemiyoruz. Zonguldak’ı bu çağ dışı konuşmalardan, söylemlerden birlikte kurtarmalıyız. Herkesin kendine göre bir sinir katsayısı vardır ama bunu öfkeyle kamuoyu önünde savurmak kimseye bir şey kazandırmaz. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olduğuna göre konuşmalarımızdan sorumluyuz, bizlerde yazdıklarımızdan sorumluyuz.
İnşallah bundan sonra bu tür olumsuzluklarla Zonguldak’ı zan altında bırakmayalım. Kamuoyu olarak bizler bu şehrin gelişmesi ve kalkınması için sorumluluk taşıyoruz. Ağızdan çıkacak kötü söz yerine güzel bir söz hepimize yet de artar.
Bu atasözüne dikkat! “Tatlı söz yılanı bile deliğinden çıkarır”
ANLAMI: . Acı ve kırıcı söz kalp incitir, dostu düşman yaparken; tatlı ve gönül okşayıcı bir söz en zararlı kimseyi bile bizim lehimize çevirir, dostumuz yapar. Sözün etkisi hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Kalın sağlıcakla…