Yüzyıllar boyunca, geleneklerimiz ,törelerimiz gereği,Devlet denilen, o eşsiz ve sınırsız güçlü yapıyı,o kutsal yapıyı baba olarak kabul ettik.Yani, Devlet, babamızdır dedik.Her daim öyle bildik.
Yaşantım gereği ise, Ferman Devletimin ise, Sokaklar da bizimdir şiarına, her daim bağlı kaldım.Sokağın gücü, bir yerde de, siyasetin gücü değil midir?...
Neyse, konumuz bu değil.
Bugün,devletimizin, merhametli ve şefkatli kollarının en çok hissedildiği kurumlarının başında, Sosyal Hizmetler gelmektedir.
Yaşlısı, engellisi, şiddet mağduru, kimsesizi, vs. Aziz Devletimizin koruması ve gözetimi altında, en iyi ve en sağlıklı koşullarda bakılmaktadır.
Burada,şu gerçeği de, atlamamak, gerekir.
Devletimizi kutsal ve baba olarak kabul ettik ise de,
O kurumların ve kuruluşların başındakileri kutsal ve baba olarak kabul görmedik, görmeyiz de...
Çünkü bırakın o kuruluşların başında olmayı, o kapılardan içeriye adım bile atması, doğru olmayan bir çok insan var.
Şimdi, birileri korkaklığı, çıkarlarını ve iki yüzlülüğü bir kenara bıraksa, Sosyal Hizmetlere bağlı bir çok kurum ve kuruluşlardaki , çürük elmaları tek.tek eteğinden.asağıya dökerler.
Ben de, yaklaşık onbeş yıldır Sosyal Hizmetler bünyesinde çalışıyorum.Aynı, zamanda Türkiye Sağlık İsçileri Sendikası gibi onurlu ve köklü bir sendikanın il Temsilciliği görevini de yürütüyorum.
Bu yazı dizinimde, hiç kimseyi yada ilgili kurum ve kuruluşları zan altında bırakmadan, o çürük elmaların adlarını değiştirmek suretiyle kaleme alacağım...
Gerçek, çoğu zaman karartılır; fakat hiçbir zaman sönmez.
Karanlığa küfür etmek yerine, bir mum yakıp aydınlık ile yüzleşmek, Devlete hizmet adına da en büyük sorumluluktur.
Gerçeklerle yüzleşmek üzere...
Murat İleri