SAYIN YETKİLİ…

Abone Ol

Bu mektubu size yazmamdaki tek amacım yaşadığımız ve edindiğimiz tecrübelerle sabit endişelerimdir; hamaset değil, şov hiç değil, buradan bir kahramanlık çıkarmak asla…!

Bu yazıya böyle bir başlık atarak başlamak yaşadığımız acı ve dramatik sahnelerin çokluğu ve bizim gibi belli bir yaşa gelmiş kişilerin; Vatanın birliği ve bütünlüğü, ailesi ve yakın çevresi başta olmak üzere tüm vatandaşların mutluluğu ve huzuru gibi canımızdan daha önemli değerlerin ilelebet yaşaması için içimizde sinsice şüphelerimizi kemiren tehlikelerin hala var olabileceği gibi şüphelerimizdir.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri bunu bir türlü içine sindiremeyen dünyanın sömürge ağalarının sırf bu coğrafyadaki  kayıplarını telafi etmek için yapmadıkları kötülükler kalmadı, bizleri huzursuz etmek için uygulamadıkları yöntemler bitmedi, bizleri can evimizden vurmak için hiç bir masraftan ve entrikadan kaçınmadılar, gün oldu en yetkili makamları kumanda etmeye çalıştılar, gün oldu sanat ve edebiyatçıları malzeme olarak kullanmaya yeltendiler, hatta gün oldu en üst komuta merkezlerine sızmaya çalıştılar ve ne yaptılarsa bir türlü başarılı olamadılar, 1940 lı yıllardan beri iç işbirlikçileri kullandılar, dış terör örgütlerin kullandılar.

Sağlam temeller üzerine kurulmuştu Cumhuriyet, sağlam bir alt yapısının yanında ona candan bağlı bir halk kitlesiyle savaşmak zorundaydılar…Olmadı neyi nasıl denerlerse denesinler başaramadılar, çünkü bu ülkenin coğrafyasında yaşayan tüm etnik gruplar görünürde ayrı gibi olsalar da et-tırnak gibiydiler ve başları sıkışınca vatan ve bayrak söz konusu olduğunda bir araya gelme refleksleri dünyanın hiçbir coğrafyasında olmayacak şekilde çimentolaşıyordu.

Sayın Yetkili…

Çok eskilere gidip yaşanan değişik isyanları yazmayacağım, değişik tarihlerde yaşanan askeri ve sivil darbeleri yazmayacağım, gizli s.kişen aşikâr doğurur misali doğurdular ama ölü doğum oldu hepsi, çünkü bir avuç kumu cama fırlatırsanız camı kıramazsınız ama bir avuç kumu bir torbaya koyarsanız camı kırarsınız misali başaramadılar ve bu yöntem Türkiye’ye özeldir. Bunları zaten bizden daha iyi biliyorsunuz, en son FETÖ denen zındığın kimlerle ve hangi entrikalar içinde olduğunu yaşayarak gördük amma; bu ülkede yaşayan herkes her gün sizlerin yaptığı tüm doğru hamlelerin yine pirincin içindeki beyaz taşlar misali kendilerini belli etmeden yaptığınız her hayırlı işleri sinsice baltalarken yeni ve gizli bir oluşumların bir parçası oldukların gözlerimizle görüyor ve yaşıyoruz, şimdi “kim bunlar?” diye soracak olursanız ; “aha bunlar” deme şansımız yok ama unutmayalım ki kanserli hücreler hep masum bir oluşum gibi başlarlar ve şahıs da biraz ihmalkar ise ne zaman ki işler kıvamına gelir o zaman harekete geçerek vücudu sarar ve ölüm kesindir, işte bu misal en yakınınızda bile olması muhtemel bu kanserli hücreler her gün endişelerimiz artırmaktadır, umarım böyle bir kanserli hücre oluşumları yoktur da ben ve benim gibiler paranoyağız.